« 10.Bölüm × Bana İtaat Et »

111K 2.2K 997
                                    

Merhaba!

Bu bölüm stoktaki son bölümdü. :(




« 10.Bölüm × Bana İtaat Et »

Kirpiklerim birbirine yapışmış gibiydi. Hissettiğim tüm baskı bir anda kayboldu. Sonsuza dek düşüyor, asla yere çakılamıyordum. Yan dönerek cenin pozisyonunu aldığımda rüzgâr tenimi okşadı. Hafifçe titrerken gözlerimi araladım.

Karşılaştığım gün ışığı, benim için şaşırtıcıydı. Ne ara sabah olmuştu? Kaşlarımı çattım. Tün gece gördüğüm o rüyamsı şey... Tanrım, iyice çıldırıyordum.

Onun o zehir gibi sarı gözlerine baktığım ilk andan beri zihnime nüfus etmişti. Sürekli kafamın içinde onun sesini duymam bir yana, gece olan şey, çok farklıydı. Rüya diyemezdim, gerçekte.

Gördüklerimin etkisiyle içimdeki korku tekrar filizleniyordu.

Hayır, her ne olursa olsun o adamı aramayacaktım.

Yatağımdan çıkarak lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Hala etkisinden çıkmayacağım türden şeyler görmüştüm. Hatta dünün tamamı komple bir kâbus olabilirdi. Gerçeklikten o kadar uzaktı.

Kim derdi ki bir gün virüs çıkacak ve dünyayı kasıp kavuracak? Herkes hazırlıksız yakalanmıştı. Bundan öte yaşadığım ülkede ön plana çıkan suç çeteleri işleri iyice yokuşa sürmüştü. Eğer başkan hakkındaki haberleri yalanlamak için açıklama yapsa bunların hiçbiri olmazdı. Daha doğrusu yapabilse... artık bende onun sağlığından şüpheliydim. Diğer ülkelerden beter durumdaydık. Dünyanın sonu gelmeyecekti ama ülkenin sonu geleceğe benziyordu.

"Meva uyandın mı?" içerden gelen Eylül'ün sesini duymamla lavabodan çıkmam bir oldu. "Evet." Sesi mutfaktan geldiğinden mutfağa gittim.

Kapıdan içeri girdiğimde karşılaştığım sofrayla kaşlarım havalandı. "Stresin üzerinde hamaratlık etkisi olduğunu bilmiyordum."

Tavada yaptığı pankeklerden başını kaldırmadan "Dalga geçmede yardım et bana." dedi. Bunca çeşit bizim için fazlaydı. Üstelik böyle bir durumda hiç iştahım kalmamıştı. "Abartmıyor musun? Daha ne yapacaksın?"

Bu sabah önceki sabahlarımdan epey farklıydı aslında. Ama sanki farklı değilmiş, aynıymış gibi davranmak rahatlatıyordu.

Eliyle tezgâhtaki portakal sıktığımız küçük kabı gösterdi. "Portakalları sık."

Gözlerimi devirdim. "Vehbi Koç'un torunu muyuz biz? Ne portakal suyu? Evdeki erzakı tüketmeyelim."

"İzin verileceğini söylediler. İzin zamanı alabiliriz." Ama benim düşündüğüm bu değildi. Evden çıkmak istemiyordum çünkü o adamla tekrar karşılaşmaktan korkmuştum. "Bence uzun bir süre evden çıkmasak iyi olur."

Başını yatığı pankeklerden kaldırıp dikkatle bana baktı. "Sen o adamdan korktuğun için mi erzak muhabbeti yapıyorsun?"

"Evet."

İç çekti. "Saçmalama. Polisi ararız."

Aklıma dün gece Aksel'in söyledikleri geldi. "Ama onlar dedi ki..." Eylül söyleyeceklerimi anlayarak tavayı bırakıp tamamen bana döndü. "Suçluların dediklerini ne zamandan beri doğru sayıyorsun? Evet düzen bozuldu. Fakat bu o kadar büyük bir bozulma değil. Şimdi polisi arasak muhakkak gelecektir."

Adalet kalmadı bu ülkede derdim eskiden ama şu an gerçekten kalmamış olabilirdi. Kelimenin tam anlamıyla... hiçbir kurum bana güven vermiyordu artık. "Gelir mi gerçekten?" dedim buna tutunmak isteyerek.

İTAAT (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin