Vingt est Une

338 24 19
                                    

"Jennie." Jongin hızla bana kollarını dolamıştı. Ben de ona sarılmış, huzur dolu kokusunu doldurmuştum ciğerlerime. Ah be adam. Bir gün ayrı kalsak özlüyorum seni.

Boğaz temizlenme sesi geldiğinde ayrılmıştım ondan. Eh, Jiyong gelmişti ve ben ne kadar istemesem de her şeye karışmak isteyecekti, biliyordum.

Ondan ayrılınca yüzünü inceleme fırsatı bulabilmiştim sonunda. Kaşı patlamıştı sanırım. Dikişlerini gördüğümde kalbimden bir şeylerin koptuğunu hissetmiştim. Tamam, Jiyong'da görünce onda da bir şeyler beklemiştim. Ama bunu tahmin edemezdim bile.

"Çok acıyor mu?" Fısılarken elim dikişe uzak bir noktada geziniyordu. Cidden, benim daha çok canım yanıyordu şu an.

"İyiyim güzelim." Ona inanmadığımı belli eden bakışlarımı yollamıştım sadece.

Ona kızgın olmam gerekiyordu. Kırgındım. Ama ona karşı koyamıyordum. Canı yanmıştı ve bu benim yüzümdendi. Bu.. kötü hissettiriyordu.

Gece Jiyong ile oldukça uzun süren konuşmamızın ardından kendi evine götürmüştü beni. Diğerlerinden uzak kalmak bana iyi gelecekti, bunun farkındaydı. Gece uyumamıştım hiç, ruh gibi dolanıyordum sabahtan beri. Aklım Jongin'deydi. Onun için endişelenmiştim ve endişelerimde haklı çıkmıştım.

Bu berbat hissetmeme neden oluyordu.

Onun evindeydik. Jiyong da benimle gelmişti. Sadece üçümüzdük ve bu iyi hissettiriyordu. Diğerlerinin kalbini kırmaktan korkuyordum çokça.

Yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Sadece ona bakıp gülümsemiştim. Onu öpmemek için kendimle büyük bir savaş veriyordum. O ise bu isteğimi daha da arttırıyordu. Ben bu çocukla ne yapacaktım?

"Ben gideyim artık. Jennie gelecek misin?" Abim ayaklandığında bir süre o ve Jongin arasında gezdirmiştim gözlerimi. Burada kalırsam diğerleri de gelecekti, bunu biliyordum. Aslında onlarla konuşmaya ihtiyacım vardı. Lakin kalplerini kırabilirdim. Ki bu hiç istemediğim bir şeydi.
Abimle gidersem de Jongin tek kalacaktı ve ben bunu da istemiyordum hiç.

"Git güzelim, Lisa gelir zaten birazdan." Jongin kafamdakileri okurcasına söylemişti bunları. Eli yanağıma çıkmış, gerginliğimi almaya çalışıyordu. Eh, başarılı da olmuştu.

"Ben kapıdayım Nini." abimi başımla onaylamış, çıkışını seyretmiştim.

Jongin ile yalnız kalmıştık koca salonda. Oysa daha dün ne kadar mutluyduk. Beni inceliyordu, bunu hissedebiliyordum.

"Özür dilerim." hafifçe mırıldanmıştı sadece. Ama sözcükler, kalbime saplanmıştı çoktan. Canım yanıyordu. Neden bu kadar büyüktü bu his bilmiyordum.

"Jennie böyle olmasını istemezdim güzelim. Hiçbirimiz istemezdik." saçlarımı okşuyordu. Başım dönüyordu. Kollarına tutunmuştum bu sayede. Düşmeye yeltensem de buna izin vermeyecekti, biliyordum. Bir öpücük kondurmuştu alnıma. Bu, şehvetten uzak, tatlı bir öpücüktü.

Kim Jongin, tek bir hareketiyle tüm acımı almıştı bile.

"Bunu.. sonra konuşalım mı?" gözlerimi kapatıp ona teslim olmamak için zor duruyordum. Gülümseyerek onaylamıştı beni. Geleceğimi biliyordu çünkü.

"Seni seviyorum, güzelim." Öpmüştü beni.
Dünden beri ilk defa nefes aldığımı hissetmiştim.
Çekildiğinde burnuma da bir öpücük kondurmuştu.

"Görüşürüz, Jongin." ondan ayrılmış, el sallayarak uzaklaşmıştım.

İçim acıyordu ama kendime gelmem gerekiyordu. Mino ile konuşmam gerekiyordu.

Une Dernière Danse | JenKaiWhere stories live. Discover now