40'all i want is you

1.5K 144 91
                                    

40' all i want is you

Gözleri benimle buluştuğunda anlamıştım, buzlarla kaplı kalbinin alev alev yanacağını.

Benden başkasına bakmasın istedim, küçük gözleri hep benim üzerimde gezinsin.

Öyle bir beklentiydi ki, nihayet o geldiğinde ölüm o kadar da korkutucu gözükmüyordu gözüme.

Onu bir kere kaybettim, bir daha kaybetmeye niyetim yoktu.

"Yoongi, dinliyor musun?" gözlerimi dünyanın en güzel insanından çekerek sevgilime çevirdim. Kocaman bir yalanla gözlerime bakıyordu. Sahte bir sevgiyle.

"Dinliyorum, gözüm dalmış sadece."

"İyi. Doğum günümü senin evinde kutlayalım diyordum, duymuşsundur zaten." kinayeyle gözlerini büyülttü. "Arkadaşlarını da çağırabilirsin, sonuçta insan lazım."

"Gelmek isteyeceklerini zannetmiyorum."

"Nedenmiş? Sen istersen gelirler. Hem seninle takılmayı özlemişlerdir." gözlerimi devirdim.

"Onlarla konuşurum." gülümseyerek bana uzanmış ve dudaklarıma öpücük kondurmuştu.

Kihyun'ı anlamıyordum. Akşamları başkasını öperken sabahları beni öpebiliyordu. Kendine ve kandırdığı insanlara olan saygısı, gerçekten çok düşük olmalıydı. Aynı zamanda bunu bile bile ona izin veren benim ise özsaygım falan yoktu sanırım. Hala elimi tutmasına, beni öpmesine, hayatım hakkında konuşmasına bile izin veriyordum. Delirmiş olmalıydım.

"İnsanların sadece bize bakarak iç çekmesini seviyorum. Asla elde edemeyecekleri bir ilişkimiz var gerçekten." dünyada tek olduğumuzu zannetmiyordum. Birbirlerine yalan söyleyen gerçek aşkla dudaklarını birleştirmeyen binlerce çift vardı. Ama kendisiyle övünen tek kişi Kihyun'dı sanırım.

"Ne demezsen. Ben gidiyorum. Dersim var." Ayağa kalktım ve çantamı omzuma taktım.

"Öğle arasındayız daha."

"Erkenden gidip şiirlere çalışacağım. Görüşürüz."

"Doğum günüm için detayları sana yazarım o zaman." bir şey demeden amfiye yöneldim.

İki yıl dile kolay geliyordu. İki yıldır birlikteydik ve onu en başında seviyordum. O da beni seviyordu bunu biliyorum, yoksa saçmalıklarıma katlanıp bu zamana kadar gelmezdi. Ama sonra ne olduysa beni aldatma kararı alan oydu. Ve ben bunu bile bile onunla devam ettim. Ben mi ok zekiydim yoksa o saklamakta berbat mıydı bilmiyorum. Öğrenmiştim işte. Kihyun'a çektirdiğim onca şeyden sonra benden ayrılması için ona fırsat veriyordum. Ama Kihyun'ın gözünü okuldaki şöhretimiz öyle kör etmişti ki, benimle ayrılmak istemiyordu. Ve ben bu yalanla yaşıyordum.

Ama artık istemiyordum. Her ne kadar hayatımda sadece okulum, kariyeri kaldıysa da bir yere kadar sahteliğe katlanabiliyordum. Bel bağlayacak kimsem yoktu, yanımda bir ailem yoktu. Kariyerimi yapacak ve sonunda ölmeyi bekleyecektim. Yanımda Park Jimin olmayacaksa zaten, başka bir şey de istemiyordum.

Park Jimin yanındaki en yakın arkadaşınına aşıkken benimle olması imkansızdı tabii ki. Her ne kadar lisedeyken benden hoşlandığını düşünsem de, şimdi yakın arkadaşına bana düştüğünden daha çok düşmüş gibi görünüyordu.

Hayatım yine aynı sonlanacaktı. Kihyun'ın ben ayrılmasını bekleyecektim. Çünkü beni bekleyen başka heyecanlı bir olay yoktu. Jimin yakın arkadaşına açılacak ve okulda onları el ele görecektim. Sonunda ben yalnız bir şekilde olacaktım ve Park Jimin'e her gün neden açılmadığı mı sorgulayacaktım. Yapamazdım, reddedilmek, en azından onun tarafından reddedilmek beni çıkmaza sürüklerdi.

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin