what a beautiful day! | 1

746 31 0
                                    

"Şu havanın güzelliğine de bakın! Bence herkes bu güzel havadan payını almalı öyle değil mi Haley?" Homurtular eşliğinde parmağımı zorlukla yukarı kaldırdım.
"Şşş biraz sessiz olun Wilder ailesinin evebeynleri. Durdurulamaz enerjiniz uyku meditasyonumu bölüyor."

Ayak sesleri yaklaştı ve yatağımın başına geldi.
"Kendi rızanla kalkman için son şansın hayatım." Garip bir ses çıkartarak elimi oraya buraya hızlıca salladım.
"Tanrı aşkına sadece git. Git ve bu zavallı insana acı."

"Bunu sen istedin tatlım." Birden perdeyi açtı. İkisinden de ses çıkmıyordu. Kılımı bile kıpırdatmadım. İç çektim.
"On beş yıllık kızınızım ve hala güneşin bana etki etme-" Sözümü bitiremeden üstüme dökülen suyla ilk ağzıma geleni az daha savuruyordum.

"Hay s--everim suyu." Yan gözle babamı süzdüm. Annemle ikisi zafer edasıyla sırıtıyorlardı.
"İyi çevirdin evlat." Sırtıma hafif bir yumruk attıktan sonra odadan çıkıp kapıyı kapattılar. Babam arkadan seslendi.
"Hazırlanman için beş dakikan var tatlım!"

Gözlerimi devirip banyoya girdim. Lavaboya doğru saçımdaki ve pijama üstümdeki suyun hepsini sıktım. Odaya geri girip üstüme siyah bir tişört geçirdim. Telefonumu da alıp aşağı indim. Salonda ayaklarını uzatmış olan babama doğru bir bakış attım.

"Yeterince hızlı mıydım Bay Tavşan?" Dediğim lafı anlamamış olacak ki kaşını kaldırdı.
"Hadi ama. Tavşan. Alice Harikalar Diyarında? Dakik falan ola- Tanrı'm neden uğraşıyorum ki. Tek söyleyeceğim şey biraz daha fazla film kültürü gerekli." Deli davranışlarıma alışmış olan babam sadece güldü ve haberleri izlemeye devam etti.

"Daph,masanın üstündeki listeyi ve paraları alıp market gider misin,hayatım?" Masaya doğru ilerledim.
"Marage işten mi ayrıldı?"
"Hayır bugün izin günü ve sen de evin küçüğü olduğuna göre bu işe en uygun kişi de sensin." İç çektim ve listeyi cebime sokuşturdum.

Kulaklığımı telefona takıp dışarı çıktım. Bahçede ki kulubenin kapısını açıp bisikletimi çıkardım. Telefonu sepete atıp bisikleti sürmeye başladım. Müziğin sesini açtım ve şarkıyı mırıldandım. Dışardan gören kesinlikle beni manyak sananilirdi.

Yolda arabalar olmadığı için rahattım. İstediğim gibi sürebiliyordum. Hızlı, yavaş veya dalgalı bir şekilde. Bilmiyordum ama üstümde gereksiz bir mutluluk vardı.
Tabi her mutluluğum iki saniye sürdüğü için dünya bana kıs kıs gülmekteydi.
Mutluluğumu bölen şey, aniden yan sokaktan karşıma çıkan bir arabaydı.

Bisikleti bir anda durdurmaya çalışınca frenlerin kuvveti fazla çıktı ve beni sola doğru adabanın dibine kadar sürükledi. Acı bir şekilde küfrettim.
"Siktir!" Tabi benimle biri daha küfretmişti.

Arabanın etrafından biri dolaştı ve beni görmeden direk arabaya baktı.
"Ah,çok hoş, eğer bişey olduysa babam beni siker!" Küfrederken gözleri yere kaydı ve beni gördü.

"İki kere siktir.",eğildi ve bisikleti üzerimden attı. "Sen iyi misin?"
"Sorduğun için -ahh- teşekkürler ama sanırım değilim." Yüzümü acıyla buruşturdum.
"Neren acıyor?" Dalga geçmekten kendimi alamadım.
"Bu biraz kişisel bir soru aslında." Çocuk gözlerini devirdi.
"Tamam tamam,hemen kızma. Açık konuşmak gerekirse kolum," sol kolumu kaldırdım. "ve popom." Çocuğun suratını aptal bir sırıtış kapladı.

"Aslına bakarsan evet, bu biraz fazla kişisel oldu." Tanrı'm gülüşü çok hoş.
"Kalkmama yardım eder misin?" Dedikten hemen sonra pişman oldum. Hadi ama, çocuk 60 kilo anca bense 85 kilo civarındayım. Beni kaldırması imkansız ve kesinlikle rezil olacağım.

Onu durdurdum ve gülümsemeye çalıştım. "Ya da sen kendini yorma ben kalkarım." Çocuk dediğime anlam veremese de beni dinlemedi. Çünkü her hareketimde değişik sesler çıkartıyordum. Ona çok yük vermemeye çalışarak ayağa kalktım. Kolumdaki taşları silkmek için elimi koluma attım. Ama acıyla geri çektim. Dokunduğum her yer acıyordu. Dikkatlice baktığımda kolumu fazlasıyla sürtmüştüm ve kanamıştı.

ocean tides | gilinskyWhere stories live. Discover now