15; Sevimli Kıskançlıklar

En başından başla
                                    

Taehyung bundan huylanıyor olsa da sesini çıkartmıyordu; çünkü bu minik ama duygusu yoğun hissedilen dokunuşlardan çok ama çok hoşlanıyordu.

''Sana güzel bir şey söyleyeceğim.'' dedi Taehyung ve sesindeki mutluluk gerçekten kendini belli ediyordu.
''Dinliyorum.''

''Önümüzdeki üç gün aradayım. Rol arkadaşlarımın özel çekimleri var ve yönetmen bana üç günlük bir dinlenme verdi.''

Seokjin sevgilisinin kollarının arasından sıyrıldı ve sevinçle gülerek kollarını Taehyung'un boynuna doladı. ''Harika bir haber bu! Beraber bir sürü zaman geçiririz,'' dedi ve biraz geriye çekilip sevgilisinin gözlerine baktı, ''yani eğer sende istersen.''

Taehyung uzanıp Seokjin'in kırmızı dudaklarını öptü ve alnını alnına bastırdı. ''Elbette beraber vakit geçireceğiz. Ne demek eğer sende istersen? Bundan şüphen mi vardı?''

Seokjin başını iki yana salladı, şu iki gündür kendini biraz huzursuz ve hüzünlü hissediyordu. Hoseok'un, bastırdığı gerçekleri yüzüne vurmuş olması onu biraz sarsmıştı.

''Yoktu sadece kendine de vakit ayırmak istersin diye söyledim.''

Taehyung geriye çekildi ve çatılı kaşlarıyla sevgilisine baktı. ''Seokjin, ben kendimleyim zaten. Seninleyken aynı zamanda kendimleyim. Anlıyor musun bebeğim?''

Gözleri buluştuğunda Seokjin'in gözpınarları istemediği yaşlarla doldu bir anda. Gözlerini kaçırıp Taehyung'un onları görmesini engellemek istedi fakat çoktan esmer olan tarafından fark edilmişlerdi. Taehyung, sevgilisinin çenesini nazikçe tuttu ve yüzünü kendine çevirdi.

Seokjin'in yaşları yanaklarından süzülmeye başladığında Taehyung'un çatılı olan kaşları bu sefer acı içinde büzüşmüştü.

Seokjin'in ağlıyor olmasından nefret ediyordu ve bu akan yaşların neden olduğunu bilmiyor oluşu onu tedirgin ediyordu.

''Neden bebeğim? Neden ağlıyorsun?''

Seokjin burnunu çekti ve pijamasının koluna gözyaşlarını sildi. ''Taehyung, ben korkuyorum.''
Taehyung, Seokjin'in ellerini ellerinin arasında alıp öptü ve tekrar gözlerini sevgilisine çevirdi. ''Seni korkutan ne? Bunlar hakkında konuştuk sanıyordum bebeğim, bunları kendine dert etmiyorsun sanıyordum. Seni üzen şey ne?''

''Gideceğini bilmek beni çok korkutuyor. Bir gün Colmar'da geçireceğin son gün olacak.''

Taehyung zorlukla yutkundu. O günün hiç gelmesini istemiyordu fakat doğruydu. Seokjin gibi o da bundan korkuyordu. Bir gün burada son gününü yaşayacaktı ve âşık olduğu adama veda etmesi gerekecekti.

Fakat şimdi beraberlerdi, yan yanalardı, aynı sabaha aynı yatakta uyanıyorlardı ve neden ilerisini düşünüp kendilerini üzüyorlardı ki?

Taehyung genzini temizledi ve sevgilisinin ıslak, üzgün yüzünü ellerinin arasına aldı. ''Beraber olduğumuz zamanların tadını çıkartalım Seokjin. Veda gününü düşünme, o gün gelene kadar bunun hakkında endişelenme, üzülme.''

Seokjin'in gözyaşları daha da hızlanıyordu. Dudaklarından arasından canını yakarcasına bir hıçkırık kaçtığında Taehyung bu ağlamaya daha fazla dayanamayacağının farkındaydı fakat ne söylerse söylesin sevgilisinin sakinleştirmeyi beceremiyordu. Ağlamasına izin vermeliydi biraz. Belki de onu bu rahatlatacaktı.

Seokjin bedenini gösterdi, yüzünü, gözlerini, kalbini, kemiklerini... Tüm ücra köşelerini işaret etti karşısındaki esmer adama.

Yüzünde ardı ardına akan yaşlarıyla, dudaklarından kopan hıçkırıklarla konuştu. ''Her yerim seninle dolu. Taehyung, kendine çok alıştırdın ve bunun tek suçlusu benim.''

Flame Of Love | Taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin