Yeni Ev

2.6K 44 4
                                    

‘O kutuyu yukarı çıkarmalısın… evet o kanepe biraz daha solda kalmalı..Hayır öyle değil ! o zaman kapıyı kimse açamaz. Ah yanınıza gelip göstermem gerekecek.’ Bella ev taşıma telaşıyla oradan oraya koşturuyordu. Üst kattan seslenen Isobel ‘Bella bu gardırobu temizlemeyi düşünüyorsun değilmi ? İçeride bir hamam böceği örgüt kurmuş ve yere düşmüş bir jambona saldırmak üzereler ve karşı duvardaki örümcek kolonisi de aynı yöne gidiyor. Birazdan büyük bir şavaş çıkabilir.’ diye gözlerini açarak konuştu. Şaşkınlıkla savaşın olduğu yerden ayrılıp aşağıya doğru indi. ‘Isobel her şeyi temizlemesi için bir temizlikçi tutacağım. Bu konuda şüphen olmasın lütfen.’ dedim. Gerçekten çok yorulmuştum. Bu ev taşıma işi ne kadar zordu ! ‘Bunu savaş öncesi yapmalıydın Bellacım. Ah sen zaten birkaç gün önce Edward’la büyük bir savaş yapmıştın’ dedi gözlerini devirerek. Edward’ın adını duyunca birden irkildim ve sinirden tırnaklarımı yemeye başlamıştım. Bana yaptığı ve yaptırdığı saçma sapan şeyleri asla unutmayacaktım. Tabi güzel şeyler de vardı.. Ama hayatımın en büyük hatası ve vakit kaybı Edward gibi biriyle 2 yıl evli kalmaktı. ‘Bella şu müziğin sesini kısar mısın ? Burada proje çizmeye çalışıyoruz. Sen işsiz kaldın diye beni de mi işimden edeceksin. Sonra Edward işsiz kaldı çok konuşuyor diyeceksin değil mi annemlere ?’ ‘Bella bu yemekleri bu kadar lezzetsiz yapmak için çok mu uğraştın ?’ ‘Bella bu eve bir temizlikçi şart çünkü sen hiçbir şey yapamıyorsun. Hadi yemekten yırtıyorsun evi de mi temizleyemiyorsun ?’ ‘Bella bu yorgan niye bu kadar ince kış geldi farketmedin mi ?’ ‘Bella diş fırçamı neden öteki dolaba koydun. Sabah aceleyle fırçalıyorum zaten elim hep aynı yere gidiyor.Beni resmen 3 dk diş fırçasını aratmakla uğraştırdın.Senin yüzünden geç kaldım.’ ‘Bella bu pantolonu ne biçim ütülemişsin.

 

 

 

Üstünden tren geçmiş gibi.’ Isobel ellerini şıklatmasa onu duyacağım pek yoktu.İrkilerek ‘Ne var ?’ dedim. ‘Bella daldın gittin gene.Hadi artık temizliği bitirelim yoksa bu evin işi bitmeyecek.’ ‘Tamam sen başla ben geliyorum.’ ‘Bekliyorum.’dedi şüpheyle beni süzerek ‘Sen iyi misin ?’ ‘Yukarıdaki savaşı düşünüyorum Isobel. Halkın refah düzeyi için bir barış antlaşması yaptırmamız gerekecek.’ Isobel bana gülerek odadan ayrıldı. Aslında yalan söylüyordum Sayın seyirciler,Edward ve saçma sebepleri yüzünden çıkardığı huysuzlukları düşünüyordum.Ben bu adama 2 yıl gerçekten nasıl katlanmıştım ? Başta ona o kadar aşık olmuştum ki sürekli onunla olmak,ona dokunmak ve sarılmak istiyordum.Bazı tuhaf davranışları olmuyor değildi.Genelde romantik bir öküz gibi davranıyordu. Fakat evlendikten sonra romantikliği gitti sadece öküzlüğü kaldı.Nasıl bu kadar değişebildiğine şaşırıp kalmıştım.Sonra hep aklıma ilk tanıştığımız gün gelmeye başladı.Ben bunla tanışırken nasıl anlamadım diye düşünüp duruyordum. Üniversite son sınıfta,hayatının baharında,çiçeği burnunda,kafası başka alemlerde sıradan bir kızdım.Son sınıfta genelde ödevlerim fazla olduğu için okula pek uğramıyordum ama derslerim iyi gidiyordu. Şimdiden kendi paramı kazanmak istedim sonuçta mezun olmama daha birkaç ay vardı. Okulun yakınlarında bir cafe de işe girdim ve garson olarak işe alındım.Bu cafe okula yakın olduğu için daha çok okuldakiler gidip geliyordu. Ben garsonluk yaparken cafeye birkaç yakışıklı çocuk girdi bir masaya oturdular.

 

 

 

Öteki garsona kaptırır mıyım tabi ki siparişleri ben almalıydım.Diğer garson o masaya giderken kıza seslendim ve ‘Ben hallederim’ bakışı attım.Kız bana şaşkınlıkla baktı ama yine de zafer benimdi. ‘Siparişleriniz nedir ?’ diye sordum gülümseyerek. Bu çocuklara gülümsemeyip de ne yapacaktım. Herkese somurtuyorum zaten bari bunlara gülümseyeyim.Bir tanesi böyle mavi gözlü tatlı bir şeydi gamzelerine yandığım, öteki yeşil gözlü sarışındı. Ama 3.çocuk bambaşkaydı böyle bana baktıkça içimde yangınlar koptu, yüreğimi dağlıyordu. Daha bu adamı kaç saniyedir tanıyordum ki. Yani daha adamı tanımıyordum bile. Kumral dağınık saçlı yeşil gözlü acayip karizmatik bir çocuktu. Herkes siparişlerini söylemiş meğersem ben hala dalgın dalgın bu çocuğa bakıyorum. Diğer garson gelip beni dürtene kadar ben hala çocuğa bakıyordum. Şaşkınlıkla irkilerek ve utançtan kıpkırmızı olarak başımı önüne eğdim. Siparişleri aldım ve mutfağa doğru adeta koşarak gittim. Arkama hiç bakmamıştım ama çok güldüklerine ve dalga geçtiklerine emindim. Sanki hayatımda hiç yakışıklı çocuk görmemiş gibi bakmıştım ve çok rezil olmuştum.

HEM ÇARE HEM DERTSİNWhere stories live. Discover now