4.Bölüm

12.5K 230 237
                                    

Bir yazar..

Binlerce okur..

Ve herkesin aklında aynı soru..

Ne zaman gelecek bu fucking new chapter?!

Ta ta ta taaam! İşte burada! Siz güzel güzel okuyun ben de ödevlerimi yapmaya geri döneyim.🙃

Not: Bölüm sonunda bir duyurum olacak mutlaka okuyun canlar.

İyi okumalarr🧚

__

Gözlerim kapalı bir şekilde söylediklerini dinlerken başımın döndüğünü, ayaklarımın titrediğini ve hatta karnıma ağrılar saplandığını hissettim. Yüzüm alev almış boşluktaki kollarım uyuşmuş ve onları hissedemez olmuştum.

Kalbim yerinden çıkacakmışcasına atıyordu. İkimiz de sert ve sık soluklar alırken ne kadar gövdemi geri çekmeye çalışıp kasılsam her soluğunda havalanan göğsü benimkini eziyordu. Sanki içine sokmak ister gibi sarmalamıştı beni, beni benden çekip koparmak istercesine.

Alnı alnıma yaslıyken başını hafif eğdi ve tekrar yaklaştı. Az önce araladığı dudaklarımın arasına sızmak ister gibi, araladığı kapıdan içeri girmek ister gibi.. Dudaklarımı panikle hemen kapattım.

Sızlanır gibi bir ses çıkardı. Önce burnunu büyük bir arzu ile yanağıma sürtüp koca bir nefes çekti içine. Sol kolu daha da sıkılaşıp belimi sarmaladı, diğeri ise yavaşça belimden omuzlarıma doğru tırmanıp koltuk altımdan tutundu. Parmakları göğsümün kenarlarına değiyordu ve bu alt dudağımı dişlememe neden olmuştu.

"Bu parfüm ancak senin tenine bu denli yakışırdı. Merak ediyorum.. ben nasıl dururdum?" Sözleri zihnimi parçalayarak kıvrandıyordu beni. İmaları, iltifatları, itirafları..

O naif ve içten fısıltıları bana kendimi değerli bir hazine gibi hissettiriyordu. Sanki kırılmamdan, incinmemden belki de gitmemden korkar gibi beni korkutmamaya çalışan sesi yeteri kadar etkili değildi ki korkuyordum. Onunla dönüşü olmayan bir yola girmekti korkumun nedeni.

Sonra bir anda aklım başıma geldi ve gözlerimi dehşetle açtım. Ne yapıyordum ben?! Onunla, hemen kapının önünde, dudakları yanaklarımdan boynuma inerek şefkatli öpücükler bırakırken.. beni kendine alıştırmaya çalışıyordu!

Ali.. Ben Ali'ye ne yapıyordum? Onu aldatıyor muydum? Hem de yeğeniyle?! Hayır, bu olamazdı, kesinlikle olamazdı.. hem ben değil o yapıyordu, ben karşılık vermiyordum bile! Bu aldatma sayılmazdı.. sayılmazdı değil mi?!

Derin bir nefes alıp tüm gücümle onu kollarından ittim. Şaşkınlıkla suratıma bakıyor ve ne yaptığıma anlam veremiyorken benim gücümle değil kendi isteğiyle aramızdaki mesafeyi açmıştı.

Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. En az onun kadar suçluydum. Ne yaptığımı sorgulayan bakışlarına rağmen gözlerimi kaçırıp etrafa baktım. İnkar ettiğim gerçeklerle yüzleşmek istemiyordum ve eğer dile getirirsem yüzleşmek zorunda kalacaktım.

"Bu çok yanlış.. çok saçma!" diye hırsla fısıldadım kendi kendime konuşur gibi."

"Hayır.. asıl saçma olan ne biliyor musun? Kendine asla mutluluğu yakıştıramaman! Kedere, hüzne o kadar alışmışsın ki karakterin haline gelmiş. Sence de mutlu olmanın zamanı gelmedi mi?" Her bir kelimesi buram buram sitem kokuyordu.

Gönülçelen (+18)Where stories live. Discover now