4. güneş çocuk.

491 63 46
                                    




✖️

Güneş çocuk.

Yatağın sıcaklığına alışamadığım bilmemkaçıncı gündü. Bu yatak her zaman tenim kadar soğuk olur, bana bir gün gideceğim mezarın ürpertici hissini hatırlatırdı. Bu sebeple bu yatakta hiç tam olarak iyi bir uyku çekemez, kâbuslarla sızlanırdım. Şimdi ise tüm hücrelerimi canlandırmak ister gibi sıcacık oluyordu yattığım pamuk. Yanımda bir güneşle uyuyordum sanki. Gözlerimi aralıyor, çocuğun kendi yastığına dökülen altından bozma sarı kıvrık tutamları görüyor; güneşin varlığını hatırlıyor ve tekrar yumuyordum gözümü. Günler günleri kovalarken Jimin bana daha da yakın olmaya başlamıştı. Bana yaptığı reçeli yedirmiş, geceleri okuduğu şiir kitabından alıntılar paylaşmış, hatta belli belirsiz hatırlasam da geceleri uyanıp üstümün açık olup olmadığını bile kontrol etmişti. Böyle mi oluyordu? Eşlik, sevgililik. Sevgi duygusu bununla benzer miydi? Anne şefkatiyle eş miydi? Çünkü bana şefkatle dokunan en son el annemin elleriydi. Sonrasında dibine girdiğim çukurlar ve nicesi önüme serildi.

Bana hatırlattığı, annemdi. Kokusu bile şefkatle bezenmiş gibiydi. Böylesine bir şefkat sizi yaşatırdı ama benim kuzey kutbuna alışmış kalbimi öldürürdü. Ölüyormuşum gibi hissediyordum. O bana her yaklaştığında kaçmak, bağırmak, bir anlığına görünmez olmak istiyordum. Çünkü o ne zaman konuşsa göğüs kafesimde hiç taşımadığım bir ağırlık oluyor, o ne zaman yakınlaşsa boğazımdaki düğüm sanki idam edileceğim ağaca asılmış halatın düğümü oluveriyordu. Beni bitiriyordu. Şefkati, ölümümdü.

O gün yine sarı tutamlarının kıvrımına takılı uyanmıştım. Bu sefer benden önce uyanmamıştı. Çünkü bugün üç gün sürecek bir sefere çıkıyordum. Taehyung çoktan aşağıda orduyu toplamış olmalıydı. Bense sıcacık yataktan ve sevgili eşimin yanından kalkacak kadar dirâyet gösterememiştim. Fakat Taehyung haber yollayıp da sözleriyle kıçımı tekmelemeden bir hışımla kalkmak zorundaydım. Sefere kendim hazırlanıyordum. Bu sebeple hizmetlileri beklemeden işe koyuldum, yaklaşık on dakika sonrasında Taehyung'un yanındaydım. Dışarısı kesinlikle kan donduruyordu.

Yılın her ayı karlı olan ülkemin iklimi damarlarımda dolaşıyordu. Benim ve tüm askerlerimin. Ordumu, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan adamlardan oluşturmuştum. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan biri, en başta ben, kuduz bir köpek gibi saldırırdı. Canının önemi olmazdı. Taehyung'un yüzüne bir kere baksanız bunu anlardınız. O ne sevindiğini gösterir, ne üzüldüğünü. Ne üşüdüğünü. O kuduz bir köpektir. Bu ordunun en büyüklerinden. Birlikte geçen zamanımızda birbirimize duygusuzluktan ayrı bir duygu ile bağlanmıştık. Bunun adı tam olarak dostluktu. Birbiri uğruna can verip can almaktan çekinmeyecek hâle gelen dostlardık biz. Aslında kaybetmekten korktuğumuz tek şey belki de birbirimizdik. Fakat bunu birbirimize bir defâ bile söylemedik, en azından dudaklarımızla söylemedik. Onun durgun bakan gözleri çok şey anlatırdı. Sen yalnızca anlamak istemeliydin.

İki gün sonra.

Donmaya yüz tutmuş nehrin kenarında birkaç pusu kurulmuştu. Savaşacağımız son yere de vardığımızın belirtisiydi bu. Bu pusuları atlatıp da birkaç boğaz kestikten sonra aldığım haz git gide artmaya başlamıştı, asıl savaş meydanına vardığımız zaman karşımızdaki ordu da duraklamıştı. Birkaç dakika karşı ordunun komutanı ile bakıştıktan sonra üzerinde bulunduğum atın üzerinde daha da dikleşerek bağırmış ve aslında ciddi şekilde yaralanacağım son savaşı başlatmıştım.

''Ordunu buraya gömmeye karar vermişsin. Yardımcı olalım.''

Ardından toz, duman.
Kan ve haykırış.
Ordumun karşı orduyu yarıp geçtiğini seyrediyor, emirler yağdırıyordum. Ne yapılması gerektiği bârizdi, savaş düşündüğümden kolaydı. Fakat bu, dikkatsiz davranmamı sağlamıştı. Gözlerim bir o yanda bir bu yanda gezerken Taehyung'a kilitlenmiştim. Karşısındaki herife salladığı kılıcı bir türlü denk getiremiyor; kılıcı, düşmanının kılıcı ile birbirine yaslanıyordu. Sonunda karşısındaki adamla birbirlerine baktıklarında kılıçları da tam gözlerinin önünde birbirlerini zorluyordu. Taehyung herifi bir hızla geriye iterken bağırmış, kılıcını adamın elmacık kemiğini sıyıracak kadar yakınından geçirmişti. Herif de sinirlenip bulduğu en doğru pozisyonda kılıcını Taehyung'un boğazına dayadığında atımdan atlayıp oraya ilerlemeye başlamıştım. Fakat aramızda hatırı sayılır bir mesafe vardı, yetişmek için ter döküyordum. Bir şey olursa diye düşündüm, onun canına zarar gelirse bu meydanı ateşe verip yakmaya hazırdım.

prickly prince┇yoonminWhere stories live. Discover now