54 I Operasyon

En başından başla
                                    

"Gerekli gereksiz her konuda kendini suçlayabilme konusunda da çok iyisin." Burada sırıtmamış olmam hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Laf çarpıtma konusunda üstüne yoktu. Mesela ben bu özelliğini de seviyordum, gerçi ben, Havuç Kafa'yla ilgili her şeyi seviyordum.


' "Ciddiyim," dedi Atlas Sena'ya bakarken. "Biraz daha uyumalısın."

İnşaatın içinde rüzgâr uğulduyordu ve bu ses, bende tavanın bir anda büyük bir gürültüyle üstümüze çökeceği hissini uyandırıyordu. Sanki bir anda içinde bulunduğumuz rutubet kokan bu küçük odada büyük bir gürültü kopacak ve ben bir anda Sena'nın üzerine kapaklanıp onu toz bulutuyla beraber odaya dolan yığının altında kalmaktan kurtaracaktım. Oysa ne tavan çöküyordu ne de rüzgârın sesi kesiliyordu. Anlaşılan her savaş o kadar da kısa sürmüyordu.

Sena bunalmış gibi oflayarak elini ensesine götürdü. "Cidden uyuyasım yok," dedi.

Atlas oturduğu tekli koltuktan kalkıp koltukta kıvrılmış uyuyan Vuslat'a yaklaştı. Üzerinde el örmesi battaniyeyi omuzlarına kadar çekerken Havuç Kafa hala daha odada huzursuzca geziniyordu.

"Hava alsam iyi olacak," dedi kabanını alırken.

"Hop hoop," dedim bir anda önüne geçip. "Dışarısı çok soğuk."

Başını hafifçe eğip bana baktı ters ters. "Abartma Sansar." Yanımdan geçip arkamdaki merdiveni tırmanmaya başlayınca bu durumdan keyif almış gibi bana bakan Atlas'a homurdanarak küfrettim.Hızlı bir hareketle bende Havuç Kafa'nın arkasından merdivenlere yöneldim.

Kapağı, üstündeki kulptan kendine doğru çekti hafifçe ve kapak küçük bir tıkırtıyla geriye doğru açıldı. Kendini dışarıya atar atmaz benim arkasından geldiğimi fark etti ama bir şey demek yerine ayağa kalkıp kabanının önünü kapattı. Arkasından çıkıp kapağı geri kapatırken "Ne diye arkamdan geliyorsun?" diye sordu. "Hani dışarısı soğuktu."

"Sen üşürsen, ben de üşürüm Havuç Kafa." İnşaatın içinde rüzgâr gerçekten de büyük bir şiddetle esiyordu ve çıkardığı ses bende hiç de tekin olmayan duygular uyandırıyordu, tehlikede hissettiriyordu. Havuç Kafa yüzüme kısa bir an ne diyeceğini bilememiş gibi baktı ama hemen değişti.

"Sen," dedi birden sinirlenmiş gibi. "Niye böylesin? Sürekli başkaları için kendini harcıyorsun?"

Birden neye ne için kızdığını anlayamadan yüzüne baktım. "Ne saçmalıyorsun? Uykusuz olduğun için mi böyle-"

"Hayır!" Başını sert bir hareketle iki yana sallayıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Biraz öncesine kadar üzerindeki huzursuzluk birden öfkeye dönüşmüştü. "Bizi bırakıp gittiğinde de böyle yapmıştın," dedi. Kaşlarım çatıldı. "Sözde bizi kendinden koruyordun, Selin'i öfkesinden koruyordun, falan fişman... Hep bir saçmalık! Kendini hiçbir zaman düşünmüyorsun. Bu beni sinir ediyor!"

"Havuç Kafa," dedim ona doğru bir adım atarken ama o sinirle geriledi. Durduk yere niye bu mevzulara sinirlenmişti anlamadım. Yeşil gözleri tedirgin bakıyordu. "Sen bana kızmak için yer falan mı arıyorsun?" Sırıtmaya çalıştım ama zaten yeterince kızgın olduğu için onu o yamuk gülümsememle daha da kızdırmak pek akıl karı değildi. Zaten o da bu boşa çabamı görmemek için bakışlarını yüzümden çekti.

"Sanki bir şeyler aramama gerek varmış gibi," dedi kendi kendine söyler gibi.

"Ya Sena," dedim. O kadar uzun zamandır ona adını seslenmiyordum ki adını söylemenin güzelliğini unutmuşum gibi kısa bir an duraksadım. Bu sessizlikte bakışları bana döndü. Yeşil gözlerinde nedenini anlayamadığım bir tedirginlik vardı ve içimden bir ses bana bunun nedeninin Atlas'a söylediklerimle bir ilgisi olduğunu söylüyordu. İçimdeki o sese sövdüm. Sonra Çakma Boksör'e sövdüm, çünkü şu an Havuç Kafa'nın burada olmasının tek sorumlusu o kılıbık herifti. Onun yüzünden kızlar plana dâhil olmuştu.

Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin