13♣Sansar

30.1K 1.5K 180
                                    

Atlas, motoru durduğunda benden bile daha hızlı hareket edip motordan indi ve kafasındaki kaskı hırsla çıkarıp yere fırlattı. Önünde durduğumuz binaya koşarak giderken, bende nihayet motordan inmiş onu takip etmiştim.

Binanın kapısı aralık olduğu için Atlas zorlanmadan kapıyı açtı ama içerde gördüğü şeyle atmaya kalkıştığı adımı havada kaldı.

Telefondaki adamın ona 'Acele etmezseniz kız ölür.' dediğini söylemişti. Motosikleti uçarak kullanmıştı buraya kadar. Vuslat'a bir şey olmamasını hepimizden daha çok istediğini biliyordum. Bu yüzden hareket edeceğini düşünüp birkaç saniye bekledim ama o ilerlemeden bakışlarını bir noktaya sabitlemiş bakıyordu.

Onu sertçe ittirip ben içeri daldım. Belki de Vuslat'ı kaçıranlar -kimin kaçırdığını bilmiyordum ama Atlas'ın bildiğine emindim- bize de tuzak kurmuştu ama umursamadan karanlıkta ilerledim. İçerisi zifiri karanlıktı ve havada pas kokusu vardı. Arkamı dönüp Atlas'ın gelip gelmediğini kontrol etmek istediğimde, yıldızların ışığıyla hâlâ kapıda dikilen bedeninin gölgesini gördüm. Attığım birkaç adımı geri tepip tekrar Atlas'ın yanına geldim.

"Niye gelmiyorsun?!" diye bağırdım sinirle. Vuslat orada kurtarılmayı bekliyordu. "Acele et!"

Yerinden milim kıpırdamadan aynı yere bakmaya devam etti. Sanki kendinde değilmiş gibiydi. Beni duyduğundan da şüpheliydim. Omuzlarından onu sarstım ama tepki vermedi.

Yüzünde acı çektiğini gösteren bir ifade gördüğümde o an aklıma geldi; o karanlıktan korkuyordu. İçeri giremezdi ki.

Onun şokta olduğunu fark ettiğimde aklıma gelen ilk şeyi yaptım. Sert yumruğumu yüzüne geçirdim. Geriye doğru yalpaladı ve elini yüzünde yavaş yavaş kızaran gözüne götürdü. Sonra telaşla elini yumruk yapıp bana geçirmek için hazırlandı ki yüzümü gördü. Yumruğunu indirdi.

"Kendine gelmen için vurdum." dedim. "İçeri girmen lazım." diye eklediğimde her zaman korkusuz bakan o siyah gözlerde ilk defa korkuyu gördüm. Gerçekten korkuyordu.

"Yapamam." diye fısıldadı güçlükle duyulan bir sesle. Daha çok içinde mücadele ettiğini bildiğim düşüncelerine söylemiş gibi bir hali vardı.

"Yapmak zorundasın. Vuslat içeride."

Vuslat'ın adını duyduğunda gözlerinde ne olduğunu bilmediğim bir şey geçti.

"Yapacağım." dedi bu sefer güçlü bir sesle. "Hadi."

Bu sefer beraber girdik binaya. Etraf karanlıktı ve önümüzde ne olduğunu bilmiyorduk. Bu adımlarımızı emin atmamız için bizi yavaşlatsa da olabildiğince ağırdan almamaya çalışıyorduk.

Yanımda yürüyen Atlas'ın kesik kesik nefes alıp verişlerini duyduğumda başımı ona çevirdim. Vuslat için endişeleniyordu.

Atlas

Etraf karanlık.

Annem nefes almıyor. Annem nefes almıyor. O ölmüş.

Bir adım daha attım. Göğüs kafesimde şiddetli bir ağrı vardı. Sanki şifa bendeymiş gibi ellerimi kaslı göğsüme bastırıp bir adım daha atmaya zorladım kendimi. Şifa Vuslat'daydı. Onun yaşadığını bilmekdeydi.

Bir yandan da kulaklarımı kabartıp Vuslat'ın nefeslerini duymaya çalışıyordum. Yaptığım şey her ne kadar mantıksız olsa da annem aklıma geldikçe devam ediyorum.

Annem...

Annem aklıma gelince unutmak için Sansar'ın spor ayakkabılarının sert zeminde bıraktığı sesleri dinlemeye başladım. Düzenli ve ritmikti ama beni sakinleştirmek yerine daha fazla telaşlandırıyordu. Telaş da, beni sarmış karanlığın daha fazla farkına varmamı. Bu da bana annemi hatırlatıyordu.

Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin