38 ♧ Sansar

16.6K 802 230
                                    


Öfkem haftaların içine hapsettiği kafesinden çıkmış neler olduğunu anlamak için bir köşeye sinmiş bizi izliyordu. Kendisini benden bu denli uzaklaştıran şeyin ne olduğuna anlam verememiş olması onun suçu değildi. Ben de beni ele geçiren öfkemden hiçbir zaman ayrılmayacağıma o kadar inanmıştım ki, şu an bu kulübede Atlas'ın olduğuna inanamıyordum.


"Sen Sansar'ın arkadaşı mısın?" diye sordu Donnie.


 Atlas kıza bakıp kaşlarını çattı. Bana dönüp "Bu ufaklığın ne dediğini bir tek ben mi anlamıyorum?" diye sordu.


İtalyanca "Arkadaşım," diye cevap verdim Donnie'ye. Kulübenin çürümeye başlamış tahta dolabına sakladığım cam kavanozun içinden bir ayda biriktirdiğim paraya alıp cebime attım. Donnie kulübedeki eşyalarımı toplarken verdiğim cevaptan memnuniyetsiz bir şekilde peşimde dolaşıyordu.


"Adı Selim olan arkadaşın mı?" diye sorduğunda Atlas İtalyanca bilmemesine rağmen  onun adı geçince bana döndü.


Dolabın raflarını karıştıran ellerim durdu. Bakışlarımı kaldırıp tahta duvarlara baktım. Herkes bir şekilde birilerini kaybeder, diye teselli ettim kendimi. Selim'in boğularak ölmekten korkuyorum diyen sesi beni ziyaret ettiğinde sertçe yutkunup dolabın kapağını kapattım ve iri yeşil gözleriyle bana bakan çocuğa bakıp "O değil," dedim sadece ve kulübenin diğer ucuna gidip inşaatta kirlenen tişörtümü çıkardım.


Tahta kapı gürültüyle açıldığında kollarının arasında tuttuğu odunlarla kapıda Uso'nun çelimsiz bedeni gözüktü. Yıllardır sırtına dayadığı eskici arabası kamburunu çıkarmış, yaşlılığın yüzünde oluşturduğu kırışıklıklar onda yüzündeki lekeler kadar anlamsız durmuyordu. Sanki dünyayı şoka sokacak kadar çok şey biliyor, eskici olduğuna kendini inandırmak için yaşlı bir bunak gibi davranıyordu.


"Hazır mısın?" diye sordu ara ara yaptığı gibi benimle Türkçe konuşarak. Onun sayesinde İtalyanca'yı öğrenmiştim ve kesinlikle yaşlı bir eskiciye göre gereğinden fazla İtalyanca gramer biliyordu.


"Sayılır," dedim üzerime beyaz bir tişört geçirirken. Sakallarımı da kesmem gerektiği için hiçbir odası olmayan kulübenin duvarındaki musluğa doğru ilerledim. Aynada kendime baktığımda bir kez daha bana bakan siyah gözlerimle karşılaştım.


Kimsin sen, diye sordu zihnim. Sadece kendine öfkeli bir adam mı?


Uso odunları sobanın yanına koyup cebinden çıkardığı tıraş bıçağını ve sabunu elime tutuşturup "Bunlar işini görür  giovane," dedi. başımı sallayıp vakit kaybetmeden işe koyulduğumda sakallarımın göründüğünden daha da uzun olduğunu yeni fark ediyordum.


Atlas'ın tahta zeminde bıraktığı adım sesleri kulübe duvarındaki raflar boyunca ritmik bir şekilde ilerliyordu. Raflardaki kitapları karıştırdığını çevrilen sayfaların çıkardığı sesten anladım. Aynadaki bakışlarım arkamdaki kitaplara dikkatle bakan Atlas'a kaydı.


"Eskici olduğunu zannediyordum," dedi Uso'ya.


Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin