İster istemez gülümsedim. "İnanmayacaksın belki ama o gece hazırlamama yardım ettiği davetiyeler aslında bugün düzenlediği yılbaşı partisi içinmiş. Bunu fark edince bayağı şaşırmış ve beni de partiye davet etmek için ne yapıp edip adresimi bulmuş."

"İnanılır gibi değil" dedi. O da gülüyordu. Fakat işin can alıcı kısmını henüz anlatmamıştım.

"Benimle konuşmak için evime geldiğinde ben de panik içinde eşyalarımı topluyordum. Abim beni arayıp ortadan kaybolmam gerektiğini söylemişti. Kapı çalınca sağlıklı düşünemedim. Kapıyı açtım ve Doruk içeri adım attığında.. tavayı sırtına geçirdim."

Ekim gözleri kocaman olmuş bir şekilde bana bakarken ben de yaptığım şeye hala inanamıyordum. Artık nasıl bir cesaretse benimkisi...

"Sen şimdi.. ciddi ciddi.." dedi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken. Gözlerindeki yeşil ton kaybolmuş, yerini elaya bırakmıştı. "Doruk'a tavayla mı saldırdın?"

"Evet" dedim utangaç bir şekilde. "Biraz öyle oldu"

Bu kez kahkahasını tutamadı ve kendine hakim olmak için derin bir nefes aldı. "Yani şanslıymışsın. Doruk'un tersi kötüdür. Vurmamış yani. Vurabilirdi çünkü"

"Vurmadı" dedim nefesimi dışarı vererek. Bir yandan da güldüğü için azarlarmış gibi ona bakıyordum. "Zaten ne olduğunu anlayamadan kapıdan sesler duyduk. Asıl korktuğum başıma gelmişti. Bir saniye bile düşünmeden Doruk'u da sürükleyerek girişteki yüklüğün içine saklandım"

"Bir dakika bir dakika" dedi masaya daha da yaklaşarak. "Sırtına tavayla vurduğun yetmezmiş gibi bir de çocuğu dolaba mı kapattın?"

"Tamam ya anlatmıyorum" dedim ölümcül bakışlarımı takınırken. Resmen dalga geçiyordu. Evet, belki komikti ama... OF YA.

"Lütfen lütfen anlat" dedi panik olup ciddileşerek. "Gerçekten çok ilginç."

Onun her zaman yaptığı gibi gözlerimi kısıp sinir bozucu bir ifadeyle ona baktım. Pek etkilenmişe benzemiyordu. Ben de pes edip anlatmaya devam ettim.

"Tabii Doruk dışarı çıkmak istedi ama engel oldum. Birkaç kişi gelip evi dolandı. Kimseyi bulamayınca gittiler. Sonrasında da Doruk beni tek başıma bırakmayıp buraya getirdi. Zaten gidecek yerim olmadığı için kabul etmek zorunda kaldım."

Anlatmayı bitirdiğimde tekrardan bir sessizlik oldu. Anlayışlı bir şekilde gülümsüyor, bir yandan da beni izliyordu.

Bir süre sonra başka şeylerden konuşmaya başladık ama içten içe az önce anlattığım şeyleri düşündüğünü biliyordum. Dışarıdan bakınca her ne kadar kibirli ve sinir bozucu gözükse de iyi bir çocuktu Ekim. Sadece biraz yalnızdı. Bu kadar yalnız olmayı hak edecek ne yapmış olabilirdi ki? Doruk ile aralarında geçen asıl şeyi gerçekten çok merak ediyordum. Fakat bunu sormak için henüz erkendi. Bunu saatler önce boks okulundayken açık bir şekilde belirtmişti: 'Arkadaş olalım dedim. Dost olabilir miyiz bilmiyorum'

Son pizza dilimini ısırırken havaii fişek sesleri duydum. İnanamayarak birbirine sarılan insanlara baktım. Ciddi ciddi yeni yıla mı girmiştik?

"Mutlu yıllar" dedi Ekim yeşil bakışlarını bana dikerek. Gülümsemesi o kadar içtendi ki bir an için olsun yeni yılın güzel olacağına inanmak istedim.

"Mutlu yıllar" dedim aynı samimiyette karşılık vermeye çalışarak. "Yemek yerken yeni yıla girdim resmen. Bütün yıl yemek yemesem bari"

Gülümsemesi yüzüne yayılırken arkasına yaslandı. Bakışlarını bir an olsun benden ayırmamıştı. "O bakımdan düşünmemiştim. Aklıma ilk gelen yeni yıla birlikte girdiğimiz oldu" dedi. Al işte. Aklından geçeni şak diye söylemek zorunda mıydı?

Doruk SinangilWhere stories live. Discover now