20-Dans

12.7K 869 63
                                    

Naz

Karanlıkta adımlarımı hızlandırdığımda Doruk da geldiğimi fark etmiş, bana doğru dönmüştü. Birkaç saniye bir şey söylemeden ona yaklaşmamı bekledi. İfadesi biraz gergindi. İçeride canını sıkacak bir şey mi olmuştu yoksa beni göremediği için mi gerilmişti emin değildim.

"Sadece biraz hava almak istemiştim" dedim aramızda birkaç adım bırakacak şekilde durduğumda. Üşüdüğümü fark ettiğimde kollarımı vücuduma sardım ve bir şey söylemesini bekledim.

"Sen bir türlü gelmeyince tuvaletin kapısında bekledim." dedi sakin bir şekilde. Ses tonunun yumuşaklığıyla ifadesindeki gerginlik tam bir tezat oluşturuyordu. "Bunca zaman tek başına mıydın?" dediğinde hafiften gerildiğimi hissettim. Ekim'in hala ileride bir yerlerde olduğundan adım gibi emindim çünkü.

"Sen iyi misin?" dedim konuyu değiştirerek. Yalan söylemek istemiyordum. 

"İyiyim" dedi düz bir sesle. Daha çok bir şeyler düşünüyor gibiydi. "Neden buradasın?" diye devam etti, sanki daha önce yaptığım açıklamayı duymamış gibi. Belki de inanmamış gibi desek daha doğru olurdu.

"Dediğim gibi biraz bunaldım" dedim bakışlarımı yere eğerek. Elif ile yaşadığım konuşma sinirimi bozmuş, özgüvenimi kırmıştı. Kendimi biraz ezik hissediyordum.

"Neden yanıma gelmedin?" dediğinde lacivert gözlerini bana dikmişti. Gittikçe tüm cesaretimi kaybediyordum. Yanlış bir şey söylemekten öyle çok korkuyordum ki. Hafifçe nefesimi dışarı verdiğimde bakışlarımı yerden kaldırmadan cevap verdim.

"Çünkü Elif ile dans ediyordun. Rahatsız etmek.. istemedim"

Çok kısa bir an aramıza kömür rengi bir sessizlik çöktü. Kendimi ufak çocuklar gibi hissediyordum, öyle çok utanıyordum ki söylediğimden. Utançtan ellerimle yüzümü kapatmak istesem de kendime hakim oldum ve az önce Ekim'in söylediklerini hatırladım. 

'Kim olduğunu.. sakın unutma. Olur da bir gün yine karanlığa düşersen orada olacağım. Sana güneş olduğunu hatırlatmak için.'

Doruk ceketini çıkarıp omuzlarıma örttüğünde istemsiz olarak bakışlarımı yerden kaldırdım ve göz göze geldik. Lacivert gözleri beni süzerken bir an kızardığımı hissettim ve bakışlarımı yere eğdim. Aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı ve ben Ekim'in hala bir yerlerde bizi izlediğini biliyordum.

"Ne fark eder ki" dedi Doruk yüzüme dökülen saçları geri çektiğinde. "Buraya gelmeden önce sana ne dediğimi hatırlıyor musun?"

Hatırlıyordum. Hem de çok net bir şekilde. Benim gittiğim her yere gideceğini söylemişti. Düşününce yaptığı imayı da açıkça anlamıştım. 

"Benim yerim senin yanın" dediğinde sevgiyle yanağımı okşadı. "Tamam mı?"

Tamam anlamında kafa salladığımda o kadar garip hissediyordum ki ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda burnum hafiften sızlayıp biraz sonra ağlayabileceğimin sinyallerini vermişti zaten.

"Benim de yerim senin yanın" dedim cılız çıkan sesimle. Artık pes etmiş göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Dakikalardır niyetlendiğim şeyi yaptım ve ellerimi yüzüme kapatıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. 

Bir süre beni izledi. Durdurmaya, teselli etmeye ya da sebebini öğrenmeye çalışmadı. Birkaç saniye sonra ellerimi yüzümden çekti ve gözlerime baktı. "Gidelim mi buradan?"

***

Kimseye hissettirmeden dışarı çıkmıştık. Doruk vestiyerden geri aldığı paltomu getirdiğinde omuzlarımda duran ceketini çıkarıp ona verdim. "Teşekkür ederim"

Doruk SinangilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin