Bölüm 1 -Charleroi'den Reims'e-

720 40 34
                                    

10.04.20
00.39

.
.
.

Öğlen vakitlerinden sonra, Charleroi den Reims'e gidecek olan genç adam, odasında durmuş yatağının üzerinde duran kaliteli deri bavuldaki eksik gediği kontrol ediyordu; entarileri, pantolonları, gömlek, yelek ve ceketleri(/frankları) vardı, köstekli saatini çıkarıp ne kadar vakti kaldığını kontrol etti ve odasına şöyle bir baktı, kendini bildi bileli burjuvazinin zenginliklerine sahipti, odası bunu yansıtır derecedeydi işlemeli beyaz bir dolap, zengin duvar kağıtları, tavandaki altın bezeli özel kabartmalar, hepsi bunun bir örneğiydi şimdi başka bir ülkeye gidecekti, tüm anılarından uzaklaşacak, farklı bir diyara gidecekti.

Hayır bir gezinti değildi bu, sakın yanılmayın, oraya hayalleri için gidiyordu, müzik yapıp büyük adam olacaktı, piyanosunun başına geçip parmaklarını o müstesna tuşlarda gezdirecek ve ahenkte mest olup notaların içinde kendini bulacaktı. Daha 7 yaşında başlamıştı bu işe, o zamanlar komşusu Senyör Dmitri'nin klavsenine merak salmıştı, gizlice camdan içeri girer birkaç tuşa basıp eve kaçardı, annesi yakaladığında kulağından tutar ''Yaramaz sıpa'' diyerek kızardı, sonraları Senyör Dimitri onu çağırtıp öğretmeye başlamıştı küçük sarışın bu durumdan pek memnundu.

Kapının aralıksız çalınmasıyla düşüncelerini bölen uşakları olmuştu ,

"Arabanız hazırlar efendim."

Başını onaylayarak eğdi, uşak bavulu eline alıp beyine geçmesi için eliyle işaret etti.

....

~REİMS

Siyah dalgalı saçları, yeşil gözleriyle elinde kemanı bir adam, büyük manastırdaki odasında çalıyordu da çalıyordu, aynı günün akşamına kilisede dua sonrası çalacaktı .

Bir pazar akşama doğrusu insanlar mumlarını yakıp dua edeceklerdi sonra dini müzik çalacaktı, birden dertlerini unutup neşeye vuracaktı halk kendini, müzik bitip papaz meydana çıkar çıkmaz ise hepsinin kafasına tekrar dank edecekti yaşamları ve aniden hava değişip kendini yavaşça hüzne, kedere, ağlak bir havaya bırakacaktı, ertesi günler günah çıkarmaya gelenler olacaktı, her zaman söyledikleri benzer sözleri sarf edecek kendilerini temize çıkaracaklardı kendilerince, oysaki günahlarını bir başkasına açık edenleri, üstüne üstlük bir de bu yetmiyormuş gibi kendilerini temize çıkardıklarını düşünüp ak kaşık rollerine geri dönüp rahat edenleri Tanrı neden affestsindi ki, bu büyük bir yanlış anlaşılmaydı, gel bir de gör ki bunu söylesen, anlatmaya çalışsan sözlü işkenceleri hatta gözleriyle işkenceleri yetmiyormuş gibi bir de seni bir güzel aforoz ederlerdi işte o zaman görürdün tersini.

Bana göre hepsi düzmeceydi, bunlara inanan masum toplum kendilerini avutuyor sakince devam ediyorlardı işlerine güçlerine, lafım sözüm onlara değildi Tanrı onları affederdi kanımca, lafım paralarıyla insan satın alıp kendine kul köle edenlereydi, çok kızgındım onlara, ailem böylesi düşük insanlar yüzüne yanımdan göçmüştü .

Ben birçok şeyin iç yüzünü görmüştüm ondandır kendime güvenli sözlerim .

...

Arabada geçen 3 saati geride bırakmıştık arabacı bir meydanda mola vermiş, ben ise arabadan inip etrafa bakınmıştım. Sokaklarda yoğun bir hareketlilik vardı. Bazı at arabaları benimki gibi mola vermişti, sokak çalgıcıları oynuyor, hopluyor çalgılar çalıyordu. Kasketli çocuklar ellerinde haber yazıları bulunan küçük çaplı gazeteleri '' senyör, madam '' diye seslenerek satmaya çalışıyor veyahut bedavadan veriyordu. Kadınlar şıpşıkırdım giyinmiş, kabarık etekleri, sıkılabildiği kadar sıkılmış korseleri, omuzlarındaki fırfırlar ve hafif topukluları ile bazıları bir yere yetişmek istercesine hızlı, bazıları ise oldukça narin ve yavaş hareket ediyordu, bense tüm bu karmaşa ve kalabalıktan soyut, bir çare arabacıyı bekliyordum.

A Minor Serenade |Vkookmin|Where stories live. Discover now