On İkinci Bölüm

Depuis le début
                                    

Nasıl alışacaktım buna ?

Ona da hak verirken bu kurala uymak beni zorlayacaktı.

-"Odaya çıkıyorum ben." diyip sandalyeyi ittirerek ayağa kalktım.

Erkek kardeşleri gözlerini başka yere çevirdiğinde buna takılmadım.

-"Nereye ya ne güzel oturuyoruz." dedi Ala kaş göz yapıp.

Düz çizgi halinde olan dudaklarımı hareket ettirip derin bir nefes aldım.
-"Annemlerle falan konuşacaktım. Unutmuşum." diye bir yalan uydurup yanlarından uzaklaştım.

Odaya çıktıktan sonra kendime bir kadeh şarap doldurup balkona çıktım. Hasır koltuğa oturdum ve bacaklarımı masaya uzattım.

Arka cebimde sıkışan telefonumu elime aldığımda aklıma Savaş geldi. Görüntülü arama butonuna basıp açmasını bekledim. Bir kaç saniye geçmeden açmıştı.

-"Ooo Alisa hanım siz bizi arar mıydınız ?"

Yüzü gözümün önünde belirdiğinde şirkette odasındaydı.

-"Ararım tabi aşk olsun." dedim zoraki tebessümle.

-"Ne var ne yok ? Yalnız mısın ?"

Başımı aşağı yukarı sallayıp geriye yaslandım.
-"Otelin bahçesinde oturuyorduk ama odaya geldim ben. Yarına geliyoruz. "

-"Geçen sefer de yüzün gülmüyordu senin şimdi de gülmüyor. Anlatmadığın bir şey varmış gibi geliyor." Her şeyi anlaması sinir bozucuydu.

Omuz silkip sessiz kaldım.

-"Dökül bakalım dinliyorum. "

Derin bir solukla bacaklarımı indirdim. Telefonu önümde ki masada duran saksıya yaslayıp bacaklarımı bağdaş yapıp öyle oturdum.

-"Aslında sana söyleyecektim. Sadece doğru zaman bekledim." dedim.

Gözlerimi kaçırıcak yer arıyordum çünkü Savaş'tan bir şeyler gizlemek bana göre değildi.

-"Hım...devam et."

-"Yani kızmandan değil de hani çekindim diyelim." diyerek gevelemeye devam ettim.

-"Çekineceğin bir şey mi yaptın ?"

Başımı iki yana sallayıp dudaklarımı ısırdım.
-"Ben...yada şey biz...bir süredir hatta kısa bir süredir Azad ile birlikteyiz." dedim bir solukta.

Dikkatlice yüzüne baktığımda hiçbir tepki vermemişti. Yukarı kalkan kaşını indirip boğazını temizledi.

-"En son ben öğreniyorum sanırım." Sesi ne alınmış ne de kızmış gibiydi. Onun duygularını bir türlü sezemiyordum.

-"Aslında Azad buraya gelene kadar pek rayına oturmamış şeyler vardı. O yüzden söylemekte geciktim. Üzgünüm." diye kısık sesle kendimi ifade ettim.

-"Seni üzen şey ne ?" diyerek beni terleten konuyu çabucak geçip başka bir konuya dair konuşmuştu.

Açıkçası şaşırdım. Daha fazla soru bekliyordum.

-"Gelince daha detaylı konuşuruz ama önemli bir şey değil ben fazla takılıyorum o kadar."

Başını belli belirsiz sallayıp bir sigara yaktı.

-"Seni kimsenin üzmesine izin verme. Bu yeryüzünde hiçbir şey üzüleceğin kadar değerli değil. Hiçbir şey senden daha değerli değil unutma. Kendine güzel bak işim var sonra tekrar konuşuruz."

VurgunOù les histoires vivent. Découvrez maintenant