Bölüm/21

111K 5.6K 2.9K
                                    

Yaklaşık iki ay gibi bir süredir beklettiğim herkesten en başta özür dileyerek başlayayım. Sabır ve anlayış gösteren herkese teşekkür ederim, en içten şekilde. Böyle uzun bir süre boyunca bölüm verememek elimde olan bir şey değildi. Bilen bilir, son bölümler oldukça hızlı aralıklarla yüklendi. Gerek desteğiniz, gerekse boş zaman bolluğundan. Normal şartlarda üç hafta önce bölüm gelecekti. Sınavlarım bitmişti ve bende o aralıkta yazıp yazıp paylaşırım diyordum. Fakat aynı hafta içinde bir yakınımı kaybettim ve hiç bir şeyi düşünemeyecek durumdaydım. Buraya bahanelerle gelmek istemiyorum ama en azından bölümün neden aksadığını merak edenler için açıklama yapmak zorunda olduğumu hissettim.

Tekrar özür dilerim. Umarım beklentilerinizi karşılayacak bir bölüm olmuştur. Hataları birazdan gözden geçireceğim. Yorumlarınız çok...nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum, öyle güzelsiniz ki. Deli gibi mutlu ediyorsunuz ve elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Düşüncelerinizi merak ediyorum, lütfen geçen sefer olduğu gibi oylarınızı da yorumlarınızı da eksik etmeyin benden, onlara ihtiyacım var. :')

Multimedia Atlas.

İyi okumalar dilerim!

 

“Sonra ne olduğunu ikimizde anlamadık. Ben, ona kapılmıştım. O da yörüngesi belli olmayan bir rüzgara. Kim bilir yine hangi hüzün denizinin kıyısına, hangi göz yaşı olarak vuracaktık.”

Felaketlerin habercisi olan bir his, bazı zamanlar kalbinizde edindiği odayı tekrar ziyaret ederek sizi yaşayacağınız kötü şeylere karşı hazırlama görevini üstlenirdi. Başınıza kötü bir şey geleceği zamanlarda, bir huzursuzluk çöreklendirdi tam göğsünüze. Nefes almanıza engel olmakla kalmaz, düşüncelerinizin arasında bulduğu boşluklara da sızar; sinsi bir yılan misali istila ederdi hem zihninizi hem de kalbinizi.

Sonra o gün içinde başınıza kötü bir şey gelirdi ve huzursuzluğunuzun asıl sebebi açıklığa kavuşurdu. İnsanların buna dediği şey iç güdü, ön sezi veya psişik bir takım güçlerdi. Fakat bana göreyse tamamen tecrübeyle alakalı olan bir şeydi.

Yaşadığınız şeylerin boyutuna göre bir noktadan sonra hisseleriniz kuvvetlenirdi. Ne olacağını tahmin etmeniz kolaylaşır, başınıza gelecek kötülüğü bilir ve buna göre, kendinizi alıştırırdınız. Bir bakıma yaşadıklarımız, ne kadar acı olursa olsun bize bir dayanma noktası armağan etmiş olurdu.

Tam da dedikleri gibi, öldürmeyen acı daha güçlü kılar ve yaşadıklarımızdan çok yaşayacaklarımıza odaklanır olurduk.

Annemin hastalığıyla beraber, bir gün onun yokluğu ile baş başa kalacağımı idrak etmiştim. Bipolar hastalarının iyileşmesi muhtemeldi fakat kurtulan kesimin yarı sıra, intihara meyilli bir kesim de vardı ve ben, nedense hep kötüyü düşünmeye odaklı olurdum. Bu yüzden, kendimi alıştırmıştım. Bir şeylerin eninde sonunda ters gideceğini biliyordum. Babamın yokluğunu kabullendiğim gibi, buna da alışmam gerektiğini söylüyordum kendime.

Burada, başıma gelen felaket annemin ölümüydü. Göğsüme çöreklenen huzursuzluksa, hastalığı görevini üstleniyordu.

Bu hastalık, bir şeylerin başıma geleceğini idrak etmemi sağlayan bir çeşit…ipucu gibiydi.

Ve öte yandan Atlas içinde aynısını söyleyebilirdik. O gün, o odada baş başa kaldığımızda, bir şeylerin başıma geleceğini hissetmiştim. Çünkü doğru geldiği kadar yanlış hissetmeme neden olan bir şeylerde vardı. Ve şimdi Açelya, önü alınmaz adımlarıyla üzerimize doğru yürürken neden huzursuz hissettiğimi idrak etmek için sadece üç saniyem olmuştu.

OKYANUS KADAR MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin