no negotiations with god

98 7 111
                                    

"2023'ten geldiğini biliyorum, Tae."

Kurduğu cümle kulaklarımda yankılandığında düşündüğüm ilk şey kesinlikle susması gerektiği olmuştu çünkü nasıl davranmam gerektiğini o anda kestirebilmem mümkün değildi ve Jeon Hoseok'un karşısında aptala dönmek isteyeceğim son şey bile değildi. O ise benden bir cevap ya da en azından bir tepki bekliyor olmalıydı ki gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Ortaya bombadan farksız bir şey atmış ve 'Al, bununla nasıl başa çıkarsan çık.' diyordu resmen ancak bu bana öyle ona geldiği kadar basit gelmiyordu işte, içimden bir ses bana bas bas 'İşte! İşte sana yardım edebilecek o yegane kişi, bu fırsatı kaçıracak kadar aptal olamazsın!' diye bağırırken bir başka ses ise karşımdakinin Jeon Hoseok olduğunu hatırlatıyordu. Ona güvenmem için ortada tek bir sebep bile yoktu, her bir hareketine temkinle yaklaşmak zorundaydım ve... Evet, tüm olay bundan ibaretti işte ona nasıl güvenebilirdim ki?

Aptala yatmalıydım.

"Hoseok, son baktığımda aynı bölümde okuyorduk sanki ne dersin? Fizik ya da matematik bilgimin bir zaman makinesi yapmaya yeteceğini sanmıyorum." Fizik ve matematik öyle mi? Sikeyim, şu an tek kelimeyle saçmalıyordum ancak bir an için bile olsa bunun beni oyalayabileceğini sanmış olmalıydım ki en azından şansımı denemem gerektiğini düşünmüştüm. Hoseok'un düz bir duvarı andıran ifadesiz bakışlarından kısacık bir an için bile taviz vermediğini görünce bu numarayı yutmadığını anlamış ancak anlamama rağmen üstüne hiçbir şey söylemeyerek topu yeniden ona atmıştım. Hala Hoseok'u zaman yolculuğu yapmadığıma ikna etmediğime çalışmak içinde bulunduğum şu durum için biraz trajik sayılırdı aslında çünkü koca bir bilinmezlik denizinin tam ortasındaydım, kafamda bir cevap bekleyen öyle çok soru işareti vardı ki... Mesela Hoseok gelecekten geldiğimi nereden biliyordu, bunu bana yardım etmek için mi soruyordu, beni kullanacak mıydı yoksa en iyi ihtimalle benimle aynı durumdaydı da bunu çözebilmemiz için ben yardım mı isteyecekti? Tek bir sorum bile cevaba kavuşamıyordu üstelik elimdeki tek seçenek olan Hoseok'un da yardımının dokunacağını pek sanmıyordum.

"Deneme bile." demişti kafasını iki yana sallarken "Beni asıl şaşırtan şey ne biliyor musun? Olayın ciddiyetinin asla farkına varamıyor oluşun. Biraz olsun kafanın çalıştığını düşünüyordum ancak beni geçen her bir saniye daha da fazla yanıltıyorsun, tüm bu olanların bir oyun olmadığını ve bir zaman yolcusu olduğunu biliyorsun öyle değil mi Taehyung?"

"Evet, Hoseok nasıl olduğunu bile bilmediğim bir şekilde bir sabah uyandığımda geçen yıl kaybettiğim kedimi ayağımın ucunda kıvrılırken görüyorum, laboratuvarında sabahlayan ev arkadaşım bana tıpkı eski günlerdeki gibi kahvaltı hazırlıyor ve ona bunun ne kadar garip duracağını bile bile hangi yılda olduğumuzu sorduğumda 2021 cevabını alıyorum yani sikeyim ne boklar döndüğünün gayet iyi farkındayım!" Hoseok'un içinde bulunduğum bu boktan durumu anlayıp anlamadan bana azar çekmesi onun karşısında gitgide daha da çok gerilen sinirlerimi adeta yerinden sıçratmış ve sonunda kendime hakim olmayı bırakıp ona patlamıştım. Ancak o böyle bir patlama yaşayacağımı sanki çoktan biliyor gibi bana ifadeden yoksun suratıyla bakmaya devam etmiş, herhangi bir tepki vermeye bile tenezzül etmeden kollarını göğsünde birleştirerek sırtını arkasındaki ağacın gövdesine dayamıştı. Kendisini öylece izlediğimi görünce ise topun yine kendisinde olduğunu anlayarak iç geçirmiş ve tekrar konuşmaya başlamadan önce elini üzerindeki kısa ceketin iç cebine atmıştı.

"Bu yolculuğunun bir bedeli olmayacağını mı düşünüyordun gerçekten?" Benim aksime oldukça sakin bir tavırla mırıldanıp iç cebinden çıkarttığı sigara dalını dudaklarına yerleştirmişti. Konuşmaya başladığımızdan beri bir an olsun taviz germediği o sakin tavrı sinirlerime hakim olamayarak glümeme neden olurken Hoseok'un bahçede dolanan bakışları beni bulmuş ve biçimli kaşları hafifçe çatılmıştı "Gülebileceğin bir şey söylediğimi hatırlamıyorum."

when the sun goes down!(¡)Where stories live. Discover now