10.:elini belime sar

236 23 36
                                    

Okulun girişinde park halinde duran gezi otobüsüne bindiğinde Mingyu, gözleri tanıdık birilerini aramaya başladı. Nihayetinde Minghao'yu görmüş ve tam da onun yanına oturacakken Minghao çantasını yanındaki boş koltuğa koyup onu bundan alıkoydu.

"Aklından bile geçirme." dedi Minghao başını telefonundan kaldırmadan. Neredeyse hissetmiş gibiydi görmeden. Mingyu onun bu yeteneği karşısında hayretle kenara çekilmişti.

"Tavsiyelerinden sonra yakınlaştığımızı düşünmüştüm." Mingyu hayal kırıklığıyla onun çaprazındaki boş koltuklardan birine oturdu. Kafasını oturduğu cama kavuşturarak Minghao'ya bakındı.

Minghao gözlerini devirip sonunda telefonundan uzaklaştı. Mingyu'nun bakışları onun canını sıkmaya başlamıştı. Onun abartılı derecede alınganlık yaptığının farkındaydı.

Mingyu daha yola çıkmamışken şimdiden bu kamp fikrinden soğumuştu. Kimseyle yakın değildi bu yüzden onun için eğlenceli bir etkinlik olmayacağı ayan beyan ortadaydı. Fakat o daha yeni idrak edebilmişti bunu. O Wonwoo'nun katılacağı umuduyla ismini yazdırmıştı başta ama Wonwoo onun umudunu boşa çıkarmıştı.

"Yanıma biri gelecek o yüzden seni yanıma oturtmadım."

"Sanırım adımı sildirmem gerekirdi."

"Nedenmiş o?" Mingyu ve Minghao duydukları tanıdık sese kulak kesildiler. Bu gelen Wonwoo idi.

"Wonwoo senin ne işin var burada?" Wonwoo çantasını alıp Mingyu'nun yanına oturdu. Minghao hayretle hâlâ ondan cevap bekliyordu. O ise gülümsemekle yetindi. Onun peşinden gelen Junhui,Minhao'nun yanına oturdu.

"Ne bu surat Hao?" dedi Junhui Minghao'ya bakarken.

"Şaşırdım yalnızca."

"Neye?"

"Wonwoo'nun gelişine. O böyle şeylerden hoşlanmaz. Hem o ne zaman sizin gezi listesinize dahil oldu?"

"Bu sabah oldu. Bana yazdı saatler öncesinden. Gelmekten vazgeçen birkaç kişi vardı onlardan birinin yerine geldi yani Wonwoo."

Wonwoo kucağında duran sırt çantasını açarken Mingyu ona bakmamak için uğraş veriyordu. Başını yana çevirip camdan bakınmaya başladığında Wonwoo onun bu hareketi üzerine bozulmuş gibi çantasından çıkardığı kitabı açıp okumaya koyulmuştu usulca.

Mingyu Wonwoo'nun camdaki yansımasından gözlerini ayırıp ona baktı göz ucuyla. Gerçeği yanı başında otururken o onun zahiri görüntüsüne bakmayı o an için anlamsız bulmuştu.

"Katılmayacağını sanıyordum yani bu geziye."

"Son anda fikrimi değiştirdim."

"Burada olman güzel." Mingyu bir anda başını onun omzuna kavuşturduğunda Wonwoo kalakalmıştı.

Kalkış yapan okul servisiyle tüm öğrenciler kendi dünyalarına çekilmişken Wonwoo ve Mingyu kendi dünyalarında baş başa kalmış gibilerdi. Çaprazlarındaki koltukta oturan Minghao ve Jun aralarında konuşmaya dalmış kıkır kıkır gülüşürken Mingyu ve Wonwoo'yu hepten unutmuş gibilerdi.

Mingyu bunun vermiş olduğu rahatlıkla istifini bozmamış hâlâ başını onun omzundan çekmemişti.

Wonwoo bir ara elini kaldırıp Mingyu'nun başına dokundu. Onun bu yaptığıyla hareketlenen Mingyu başını kaldırıp ona baktı.

"Ses çıkarmayınca uyumak üzeresin sandım."

"Hayır sadece öyle kalalım istedim. Bu anı mahvetmek istemedim."

PeresteşWhere stories live. Discover now