"Kedini öldürmek isteyen şerefsiz!" yazıyordu Numan'ın göğsünde. Korku bütün bedenimi sardı. Bu adamlar Melih'i korumaya çalışan adamlardı. Ağzımın içinde ki metalik kan tadı midemi bulandırıyordu. Yapabildiğim tek şey nefes alıp vermek ve gözlerimi yarı baygın bir şekilde açık tutmaktı. Numan'ın göğsünü çizen adam yavaşça bana doğru yaklaştı. Tek dizini kırarak başını yüzüme yaklaştırdı.

"Çabuk iyileş... İyileş ki bu gördüklerini Melih'e anlat. Ona de ki; Her aslan kralın canını, canı pahasına koruyan şövalyeler vardır." Dedi ve ayağa kalktı. Diğer maskeli adamla birlikte kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açmadan önce arkasını bile dönmeden konuştu. "Melih, deli gibi seni arıyor. Tuvaletin önüne arızalı olduğunu belirten levhalardan koymuşlar. Konu sen olunca aklı farklı türlü çalışıyor. Tuvalete bakmak yerine mekânın her yerini adamlarına gezdiriyor. Çıldırmış gibi" sesi daha da boğuklaştı sanırım güldü. "Seni böyle görünce yer yerinden oynayacak! Sadece iki dakika sonra seni bir garson bulacak! İki dakika daha dayan!" dedi ve iki maskeli adam lavabodan çıkıp gittiler.

İki dakika dayan demişti değil mi? Benim iki dakika değil iki saniye bile dayanacak gücüm kalmamıştı. Kapanan kapıyla birlikte gözlerimde kapandı. Belki de artık mücadele etmemeliydim. Her şeyi oluruna bırakmalı ve sonsuzluğa gözlerimi kapatmalıydım. Gözlerim kapalı bir şekilde çaresiz düşünceler beynimi kemirirken kapı açıldı ve hemen ardından kuvvetli tiz bir çığlık duyuldu. Sanırım gelen garson kızdı. "Yardım edin kimse yok mu?" diye bağıran garsonun sesi kulaklarıma dolunca kız olduğunu kesin anladım. Sonra ses kesildi. Ama ben yine de gözlerimi açmadım. Daha doğrusu açamadım...

Birkaç dakika sonra garson kızın sesi uzaktan duyuldu. "Lütfen gelin içeride birileri çok kötü yaralanmış." Diyordu. Sanırım önüne gelen ilk kişiden yardım istemişti. Birkaç homurtu, birkaç ayak sesi ve en sonunda kapı açılma sesi geldi. Kız "Lütfen bir girip bakın." Diye yalvardı ve hemen ardından tanıdık ses kulaklarımı doldurdu. "Of bacım bir git işine yav. Zaten yenge kayıp... Abim çıldırmış!" diye konuşan kişi Osman'dı.

"Çok kötü diyorum ya ne olur yardım edin!" diye yalvardı garson kız. Osman sinirle "Çekil önümden!" diye bağırdı. Aynı zamanda da söyleniyordu."Eğer içeride dediğin kadar kötü bir yaralanma yoksa senin beynini dağıtırım!" Saydım sadece üç adım attı ve durdu. "Yenge" diye seslendi dehşete düşmüş gibi çıkmıştı sesi. İçeride ki yaralının ben olduğum aklının ucundan bile geçmiyordu. Gözlerim sanki etkili bir yapıştırıcı ile kapanmıştı ama açık bilincim Osman'ın yüzünün aldığı şekli çok net hayal edebiliyordu. "Bu nasıl olur?" şaşkınlık dolu sesiyle anlamaya çalışıyordu. "Yenge" diye bağırarak yanıma geldi. Parmaklarını boğazımdaki şah damarın üstüne koyarak nabzımı ölçtü.

Derin bir nefes vererek "Oh çok şükür." Dedi. Parmaklarını boynumdan çekti ama yanımdan uzaklaşmadan ""Nasıl olmuş bu? Başka birini gördün mü?" diye sordu. Sanırım bu sorunun muhatabı beni bulan garson kızdı. Garson kız cevap vermeden Osman "Abi Ahu yengeyi lavaboda buldum. Ya-" diye konuşması yarım kaldı. Melih'i aramış olmalıydı. Ve Melih'te Osman'ın cümlesi bitmeden telefonu suratına kapatmıştı. Osman sinirli bir şekilde homurdandı.

Yan bir şekilde yatan bedenimi oldukça yavaş bir şekilde sırt üstü çevirdi. "Yaralılar var dedin. Diğer yaralı nerede?" diye sordu. Garson kız ağlamasını durdurarak "İşte burada." Dedi. Sadece iki saniye sonra Osman "Siktir!" diye bağırarak yanımdan kalktı. "Bu adamda kim amına koyayım? Lan... Bu gördüğüm şey-" Osman cümlesini tamamlayamadı çünkü kapı paldır küldür açıldı ve Melih'in yeri göğü inletecek sesi lavaboda yankılandı. "Ahu!" diye bağırdı.

Tüm gücümü toplayarak gözlerimi açmak istedim. Gözlerimi açıp Melih'in yüzünün aldığı hali deli gibi görmek istedim. Şimdi yüzünde öfkelimi yoksa endişelimi bir ifade olduğunu kendi gözlerimle şahit olmak istedim... Ama gözlerimi açamadım. Melih bu kez lavaboyu inletecek kadar değil. Bir bebeği uyandırmaktan korkar gibi "Ahu" dedi.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now