Öküz~4

45 3 0
                                    

 Kendime gelmiştim. Hafifçe gözlerimi araladım. Başımı çevirdiğimde Barış'ın yüzünü gördüm. O anda fark ettim onun kucağında uyuduğumu. Eğer uyandığımı görürse kalkmak zorunda kalırım diye düşündüm.

Sonra beni önceden fark etmiş olabileceği aklıma geldi ve ne kadar istemesemde kalktım. Utanmıştım. Bunu fark ettirmemeye çalıştım. "Günaydın diyeceğim de saat akşamın yedisi bu yüzden susuyorum." Barış'ın bu dediğinden sonra hafifçe kıkırdadım. Ve o anda bu sene belki farklı olabilir diye düşündüm. Camdan baktığımda yandaki mavi levhaya baktım. Yaklaşık dört buçuk saatlik yolculuğun ardından İzmir'e gelmiştik.

Bir, on dakikalık daha yolculuğun ardından Barış'ın olduğunu düşündüğüm evin önünde durduk. Ve yanılmamıştım ev Barış'ındı. Barış arabadan indi ve abimde onun peşinden. Beş dakika falan oylandıktan sonra abim arabaya geldi ve bizim eve doğru yol aldık.

Eve vardığımızda direk valizlerimi alıp odama çıktım. Bunun sebebi hem abimle Hilal'i yalnız bırakmak hem de kendimle yalnız kalmak istememdi. Odama varınca valizden şort pijama takımımı çıkardım. Eylül ayında olabirdik ama burası da İzmir'di.

Masanın üzerine çıkıp bağdaş kurdum -bu kızın sandalyesi yokmu diye düşünmeyin ben masanın üzerinde oturmayı seviyorum.- ve face'den Barış'ın fotoğraflarına bakmaya başladım. Hepsinden bende vardı ama belki başka bir fotoğraf koydu umudu vardı içimde işte. Yeni bir fotoğraf vardı ama ben göremiyordum. Sanırım sadece arkadaşlarına açmıştı. Neyse zaten bende birsürü fotoğrafı vardı. Bir tanesi olmasa kıyamet kopmaz herhalde diye düşündüm. Yatağa geçtim ve her genç kız gibi saçma hayaller kurmaya başladım. Bir süre sonra zaten uyuya kalmıştım.

~~~~~~~~~~~

Sabah uyandığımda saat 11:30 civarlarındaydı. Üstümü değişmeden banyoya gittim. Evdekilerden biri abim biride kamkim olduğu için üstümü değişmeye gerek duymadım.

Elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Salon boştu demekki herkes mutfakta diye düşündüm ve mutfağa gittim. Mutfakta boştu yani sofra kuruluydu ama içeride kimse yoktu. İçeriye son birkez daha göz attığımda buzdolabının üzerindeki notu fark ettim.

Notta abimlerin dışarı çıktığı yazıyordu. Bende geçip masaya oturdum.

Yemeğimi bitirince sofrayı kaldırıp bulaşıkları makineye dizdim. Sonra da salona gidip televizyonun önüne kuruldum. Bir süre kumandayı zaplamakla meşgul oldum. Televizyonda izleyecek bir şey bulamayınca kapattım ve laptopumu almak için merdivenlere yöneldim.

Odama girdiğimde laptopu alıp yatağa oturdum. Sırtımı yatağın başlığına yaslamamla telefonumun çalması bir oldu. Uzanıp yatağın yanındaki küçük çekmeceli dolabın üstünden telefonu alıp açtım. "Alo"

"Şimdi bana hiçbirşey sormadan hazırlan ve bizim mahallenin köşesine git orda.." inanmıyorum yaa. Telefonumun şarjı bitti. Neyse bir daha aramama gerek yok. Dediği yere gidince anlarım zaten.

Altıma açık kotumu giyip üstüme giydiğim su yeşili gömleği kotun içine bastım. Saçlarımıda at kuyruğu yapıp telefonun yedek bataryasını -evet yedek batarya taşıyan bir insanım- taktım ve evden çıktım.

Mahallenin köşesine vardığımda köşeyi döndüm. Köşeyi döndüğümde karşımda bir adet Barış duruyordu. Ne yani beni bekleyen şey Barış mıydı? Doğruluğunu öğrenmek için ona doğru biraz daha yaklaşıp "Şeyy abim bana bir şey demişti de..."

"Evet. Atla seni ben götüreceğim" deyip yanımızdaki beyaz jipe bindi. Öküz insan bir kapımı felan açar. Ne edersin olanla yetineceğiz. Geçip yan koltuğa oturdum.

~~~~~~~~

Sessiz bir yolculuğun ardından kafe gibi bir yere geldik. Arabadan inip kapıya doğru ilerlemeye başladım. Arkadan bir ses "Bekleseydin hani sevap olurdu." bunu söylemesi ile hemen durdum. Ve beni hiç yalnız bırakmayan kırmızılar nerde derken hemencik yanaklarımı doldurdu.

Yanıma gelip beni dürtmesiyle kendime geldim. "Bekle derken sonsuza kadar bekle demedim." yürümeye başladığımda aklıma gelen birkaç kelimeyle tekrar yüzümü buruşturdum'senin birşey demene gerek yok zaten sen söylemesende ben seni sonsuza kadar bekleyeceğim.'.

İçerde bir masada abimleri görünce onlara doğru yol aldım. "Ne yapıyorsun sen? Buraya gel." deyip beni kolumdan çekiştirdi.

"Oradan bakınca ne diye görünüyor? Abimlerin yanına gidiyorum zeki çocuk." bunu dediğime inanmıyorum resmen çocuğu azarladım.

"Farkındayım zeki kız, diyeceğim de o kadar zeki olduğunu düşünmüyorum. Onları yalnız bırakmaya ne dersin acaba? O kadar mutlularken bunu gerçekten bozmayı düşündüğüne inanamıyorum."aslında haklıydı. Ama onların yanına gitmeyeceksem ben ne yapacaktım?

"Peki ozaman ben ne yapacağım?"

"Benimle gelirsin." beni boydan boya bir süzdükten sonra "Neyse. En azından tarzın güzelmiş." dedi. Ne demekti şimdi bu. Ukala, mal, spastik özürlü, kendini beğenmiş. Ama yinede bu ona çok yakışıyor. İste böyle ne olursa olsun ona kızamıyorum ya da sinirlenemiyorum.

"Orda daha bekleyecek misin?" deyince durup onu izlediğimin farkına vardım. Ve yüzümdeki kırmızı ile birlikte arabaya bindim. Bir süre sessizce ilerledikten sonra sessizliği bozarak"17 yaşında olmana rağmen nasıl araba kullanıyorsun?"

"Sandığım kadar da salak değilmişsin. En azından bunu düşünebilecek kadar bir zekaya sahipsin."

"Eh. Sende cevap verecek kadar bir zekaya sahipsindir herhalde."yüzüme tuhaf tuhaf baktıktan sonra

"Ehliyetim yok ama kullanmayı bildiğim için şehir içinde kullanıyorum. Oldu mu?" oldu! Şu anda resmen bir suç istiyorum. Dua ediyim de polisle falan karşılaşmayalım. Boş boş yolda ilerlerken "Nereye gittiğimizi söylesen fena olmazdı hani."

"Kaçırıyorum seni. Böbreklerini alıp mafyalara satacağım. Susup oturamıyor musun sen?!" ayy o iğrenç espiri benzeri şeyi yaptığına inanmıyorum. Daha fazla konuşmaması için susmaya karar verdim.

  Bir süre daha ilerledikten sonra Barış bar olduğunu düşündüğüm yerde durdu. "Hadi." dedi. Ne yani sabah sabah bara mı gidecek hatta beni de peşinden götürecek. Oğlum yasin kaç basın kaç senin ya. Daha fazla yaşlı nine koduna girmeden sustum.

"Hadi dedim kulakların da problem mi var?"

"Ben gelmiyorum."

"İyi otur orda ozaman" deyip içeri doğru ilerlemeye başladı. Cidden mi ya? İyi o zaman bende kendim giderim. "Öküz!" arabadan inip yola doğru yürümeye başladım. Bir dakika sonra falan biri arkamdan "Sen gerçek misin ya?!" dedi ve kolumdan tuttu.

İLKLER UNUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin