Yumruk~10

17 2 0
                                    

Merhaba gençler. Bu bölüm diğerlerine göre sanki daha erken geldi.
İşaretli yerden (son iki paragraf) sonrasını Çıkmaz Sokaklar - Burcu Güneş i dinleyerek okuyun bence..
Neyse iyi okumalar..

Oturduğum yerden kalktım ve mutfağa doğru ilerledim. Bir bardak su doldurup içtim. Odama çıkıp üstüme pamuklu bir pijama altımada siyah dizimizin altına gelen taytımı giydim. Telefonumdan müzik açtım ve yatağa girdim. Hani hikayelerde hep derler ya artık akıtacak göz yaşaım kalmadı. Neden benimkiler hiç tükenmiyor? Israrla akmak için çabalayan göz yaşlarımı yine serbest bıraktım.

Gözlerim artık ağlamaktan şişmişti ve bu aynı zamanda acıtıyordu. Sinirimin bu şekilde geçmeyeceğini anlayıp yataktan kalktım. Abimin geçen sene hazırlattığı odaya gittim. Odanın ortasında duran kum torbasıyla bir süre bakıştım. Acaba elim kırılır mı? Ne saçmalıyorum ben istediğim zaten bu değil mi? Kendi kendimi cevaplayıp kum tornmbasına doğru ilerledim. Yandaki masada abimin eldivenleri duruyordu ama ihtiyacım olan kesinlikle o değildi.

Üzerimdeki pamuklu tişörtü çıkarttım. Şuan üstümde sadece atletle duruyordum. Daha fazla kum torbasıyla bakışmayı kesip ilk yumruğumu geçirdim. Evet şimdi sıra gerçeklerde. Kum torbası bana geçirmişte olabilir. Ya ben nasıl bir şeyim bu halimle bile iğrenç espiriler yapıyordum. İki, üç derken acısınada alışmıştım. Acaba abimin dün demek istediği bu muydu? 'Alıştığımız şeylere dikkat etmeliyiz.' ama umurumda değildi. Ben acıya alışalı çok oldu.

Hırsımı alamayıp tekmelemeye başaladım. Sanki Barış'ı tekmeliyormuşum gibi hissediyordum. Açıkçası şuan büyük zevk alıyordum. Bundan daha iyisi herhalde gerçeğini pataklamak olurdu. Eh ne yapalım elimizdekiyle yetineceğiz. Vurdukça vurasım geliyordu. Demekki abim bu yüzden birini döverken hastanelik etmeden rahat edemiyordu. Kendimi saçma sapan düşüncelerden arındırıp karşımdaki Barış'a pardon kum torbasına odakladım. Sanki çığırdığımda canı daha çok yanacakmış gibi hissediyordum. Ve bağırışlarım eşliğinde yumruklarımı savurmaya başladım.

Ne kadardır burda kum torbasıyla cebelleşiyorum bilmiyorum ama omzuma dokunan el ile farkında olamayıp arkamı döndüm ve iki yumruk geçirdim. Yaptığım şeyin farkına vardığımda "Ayy! Sen kimsin?" diye çığırdım. Bir dakika hayal görüyor olamazdım değil mi? O kadar kez karşımdaki torbanın Barış olmasını düşündümki bilinçaltım bana oyun oynuyor olabilir. Elini burnuna dayayıp kafasını kaldırdı. "Ayyy sen gerçeksin." elini burnundan çekip bana baktığında ben çoktan elindeki ve burnundan şırıl şırıl akan kanların etisine girmiştim.. Gerisi koca bir karanlık..

Barış'tan;;

Ya off yumruğu yiyen ben bayılıp düşen o. Burnumun ağrısını biraz da olsa görmezden gelerek Fatih abiye seslendim. Kardeşini de kendine benzetmiş o ne yumruktu ya.. Bir ara Su'dan ders almayı düşünebilirim.

Duyduğum kahkaha sesi ile başımı bana bakan Fatih abiye çevirdim. "Abi ne gülüyon ya. Su'yu kaldırda bir hastaneye gidelim. Serum falan takarlar tansiyonu düşmüştür yine. Bende burnumu sardırırım." bana cevap vermeden direk Su'yu kucağına aldı. Anlamıyorum abi... Dayak yiyen ben ilgisiz kalan yine ben.. Ne çileli başım varmış.

Burnuma dayadığım gazlı bezle birlikte acile doğru ilerliyordum. Ee yani bu saatte anca acil.. Yanımdaki Su'ya baktım. Hala uyanmamıştı. Acaba bayıldığında başını çok mu sert vurdu yere? Olur mu olur yani.. Lan her şeyi geçtim. Ben.. Her kavgadan sapa sağlam çıkan ben Su'yun bir yumruğuyla burnum kan musluğuna döndü. En son bir hemşire beni fark etti ve pansuman yapmak için pansuman odasına götürdü. Burnumu temizleyip bantladıktan sonra hemen soluğu Su'yun yanında aldım. Onların yanına gittiğimde Su hala uyuyordu. Eh yani Su'dan bahsediyoruz şimdiye kadar uyandıysada geri uyumuştur. "Abi ne olmuş?"
"Önemli bir şeyi yokmuş. Seninde dediğin gibi tansiyonu düşmüş. Serumu bekleyeceğiz... Eh sen git artık geç oldu." dedi. Ama ilk önce benimle acilen konuşmak istediği şeyi öğrenmeliydim. "Abi ben giderimde sen beni niye çağırmıştın?"

İLKLER UNUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin