Taehyung rahatlamış bir ifadeyle nefes verdi ve ellerini kot ceketinin cebine soktu. ''Peki ne zaman içelim kahveyi?''

''Ne zaman mı? Bunu bana mı soruyorsun? Teklif ederken her şeyi düşünmüş olman gerekmez miydi?''

Taehyung, Seokjin'in onunla şakalaştığının farkındaydı ama yine de biraz mahcup olmuş hissediyordu.

Eliyle ensesini kaşırken cevap verdi. ''Aslında buraları pek bilmiyorum ve senin çalışma saatlerin hakkında da bir fikrim yok o yüzden...''

Seokjin, Taehyung'un cümlesinin devamını getirdi. ''O yüzden bana danışmak istedin. Tamam, -bileğindeki saatine baktı ve tekrar bakışlarını Taehyung'a çevirdi- dörtte sokağın başında buluşalım. Seni güzel bir kafeye götüreceğim.''

Taehyung başıyla onay verdi. ''Süper. Dörtte seni sokağın başında bekliyor olacağım.''
''Tamam, dörtte görüşürüz o halde.''

Taehyung gülümseyerek el sallarken Lacuna'dan çıktıktan ve sokağın başına yürüyüp insanların gözlerinden kaybolup arabasına bindikten sonra doyasıya kahkaha atmaya başladı.

İnanılmaz mutlu ve iyi hissediyordu. Yeoubi ona dikiz aynasından anlamsızca bakarken göz göze geldiler ve Taehyung anında ne ver ne yoksa döküldü.

Yeoubi bu randevu için gerçekten mutlu hissetmişti ama Taehyung'un böylesine minik bir buluşmada bile ne kadar heyecanlandığını görüyordu ve bu onu biraz endişelendiriyordu.

Seokjin ise Taehyung dükkânından çıktıktan sonra bile yüzünden gülümsemesini eksik etmedi.

Taehyung'un arkasından birkaç dakika farkla Jimin girdiğinde bile yüzünde o gülümseme duruyordu. Jimin elbette gülümsemenin parlaklığını ve büyüklüğünü fark etmişti.

''Kim Taehyung mu geldi yine?''

Seokjin, Jimin'in sorusunu duyunca gülümsemesini soldurdu. ''Ne alaka?''

Jimin, kendi dudak kenarlarını neredeyse gözlerinin altına kadar çekti ve dişlerinin göstererek güldü. ''Böyle kocaman gülümsüyordun da o alaka.''

''Böyle kocaman gülümsememin tek nedeni Taehyung mu olmalı yani?''
''Onu dükkândan çıkarken gördüm Hyung.''

Seokjin gafil avlanmıştı ve hiçbir cevap vermeden mahzene indi. Jimin'den ve onun söyleyeceklerinden kaçmak şu an içi en iyi şeydi ama Jimin elbette Seokjin'in peşini bırakmıyordu. Seokjin'in peşinden mahzene indiğinde onu sıkıştırmaya devam etti.

''Niye benden kaçıyorsun Hyung?''

Seokjin, mahzendeki şarap kolilerini açıp bakıyordu ama neden bunu yaptığı hakkında bir fikri yoktu çünkü zaten bunu defalarca yapmıştı ve o kutuların içinde ne olduğunu çok iyi biliyordu.

Belki de Jimin ile göz göze gelmezse ve işle meşgul olduğunu gösterirse Jimin onu rahat bırakabilirdi. Belki...

''Senden kaçmıyorum ne saçmalıyorsun sen? İşim var Jimin ve sende burada durmamalısın müşteri gelebilir, çık hadi yukarıya.''

''Taehyung neden gelmişti?''
Seokjin bıkkın bir nefes verdi. ''Öylesine uğramış.''

''İnanmadım.''
''Seni inandırmak zorunda olduğumu bilmiyordum.'' dedi Seokjin, ters bir bakış atarak.

Jimin yine de bu ters bakışı umursamadı. ''Hyung birileriyle takılmanda bir sakınca yok. Kim Taehyung'la takılmanda yani!''

Seokjin, kutuların olduğu yerden doğruldu. ''Birileriyle takılmıyorum. Adam burada film çekiyor ve dükkânıma bu kadar sık gelip gitmesi bizim açımızdan çok iyi.''

Flame Of Love | Taejin Donde viven las historias. Descúbrelo ahora