23' Tek Liman

6.2K 538 530
                                    

Aciz bir intikam alma çabasıydı benimkisi. Ne kabul ederken ne o imzayı atarken kendimdeydim. Tek düşünebildiğim o kadındı. Canı yansın istiyordum. Taehyung'un da benim gibi canı yansın, sürüm sürüm sürünsün...

Bir insan çok sevdiği birini öldürmek ister miydi? Önce canını yakmak, sonra olanların sorumlusu kendisi değilmiş gibi acıyan yerlerini öpmek ve yalandan avutmak...

Doğru muydu yaptığım yoksa değil mi hiç umrumda olmaksızın atmıştım o imzayı. Gözümü kırpmadan, sonradan cayacağımı bilirlermiş gibi önüme koydukları sözleşmeyi imzalamış ve herkes gibi öylece arkama yaslanmış, Donghyun hyungun benimkinin hemen yanına konduracağı imzayı bekliyordum.

Koymuştum ya bir kere kafaya, gelecekte ne olacağı bile umrumda değildi. Dün ya da yarın yoktu, o an vardı yalnızca. Yüzündeki tek bir acı çeker ifadeyi görmek için; yalandan nefes alamayışlarını değil, ruhundan anlık bir parçanın kopuşunu gülerek seyretmek için yapmıştım bunu.

"Bana bunu imzalatamazsınız." Belki de benim söylemem gereken sözlerdi bunlar. Ama söylememiştim. Göz göre göre hata yapmayı seçmiştim ben. Donghyun hyungun aksine cesur olamamış, kendime karşı savaşamamıştım. O ise imzayı atmasını bekleyen tüm insanlara meydan okuyordu. Yüzündeki rahat tavır, bakmaya bile tenezzül etmediği sözleşme ve benim üzerimden ayırmadığı gözleri...

Kendime geleceğim anı bekliyordu. Pişman olacağımı ve hemen vazgeçeceğimi düşünüyordu belki de ama hayır, bu defa geri adım atmayacaktım. Bir kere de ben yanlış yapmak istiyordum, nasıl olsa sonrasında yalvararak kendimizi affettirme gibi bir lüksümüz vardı.

"Birkaç ay sürecek bir anlaşma sadece. Ama bu anlaşma olmadığı takdirde Jeongguk'un hayatı yanacak. Bencillik yapma Donghyun." Menajerimin sözlerine rağmen bana bakmayı sürdüren Donghyun hyunga istediğini vermemeye kararlı bir tavırla oturuşumu dikleştirdim. Başını biraz eğmiş, uyarır gibi kaşlarını kaldırmıştı.

"Asıl siz bu sözleşmeyle Jeongguk'un hayatını yakacaksınız." Baskıcı bakışları ve keskin sözleri beni iyice boğmaya başladığında "Hyung, ben imzaladım. Ve bunu yaparken de yeteri kadar kendimi düşündüm." dedim ısrarla. "Benim için ya da iş için, sen neye göre dersen, lütfen imzala."

Birkaç saniyeliğine kağıda döndüğünde içimden zaferle gülümsemiştim çünkü tabularını yıkmayı başarıyordum.

"Jeongguk bu sözleşmenin ne anlama geldiğinin farkındasın. Taehyung'la konuşmadan aptalca bir şey yapma."

"Taehyung'la bir geleceğimiz yok artık. Sadece çocuklarımın babası ve bundan sonra da öyle kalacak. Ona ikinci bir şans vermeyeceğim." Öyle kesin, öyle kendinden emin konuşuyordum ki sanki bunları söyleyen ben değildim de uzaktan şahitlik ediyordum.

"Kendini kandırıyorsun. Ona ne kadar aşık olduğunu biliyorum. Kimse artık sevmediği birini her saniye görmek istemez." Donghyun hyung acımasızca hatalarımı yüzüme vurduğunda diyebildiğim tek şey "İşime ihtiyacım var hyung." olmuştu. "Bebeklerime bakabilmem için, tek başıma ayakta kalabilmem için işime ihtiyacım var. Ben oyunculuktan başka bir şey yapamam. Beni düşünerek imzalamıyorsan bu sözleşmeyi, yapma. Çünkü bu sözleşme olmazsa, bu sektörde daha fazla tutunamam." Bu yalan haberle insanları şaşırtıp kendimi her daim gündemde tutmazsam eğer, işten uzaklaştığım süre boyunca unutulacağım kesindi. Sözlerimin, Donghyun hyungun inanacağı kadar doğruluk payı vardı ama ben bunları söylerken bile Taehyung'u düşünmeye devam ediyordum. O an gerçekten umursadığım şey iş değildi, intikamdı.

"Lütfen." diye son kez fısıldadım. Nasıl bu hale gelmiştim, gelmiştik bilmiyorum ama aptalca diyeceğim ne varsa yapıyordum...

Donghyun hyung kalemi aldığı gibi sözleşmeye imzayı attığında Bayan Choi oturduğu yerden kalktı ve kağıda uzandı. Fakat Dongyun hyung kağıdı önüne çekerek ona tehditkâr bir bakış atmış, "Sözleşmenin tüm maddelerini okudum. Bu maddeler dışında hiçbir şeyi bize yaptırmaya kalkmayın, hiç iyi olmaz." demişti.

Marriage Promise≒TaeKook [Completed]Where stories live. Discover now