4' "Biliyorsun değil mi?"

9.8K 872 194
                                    

"İyi olacaksın, tamam mı? Ben sana çok iyi bakacağım. Lütfen sen de bir an önce büyü..." Öğrendiklerim benim için fazla sarsıcı olsa da ya umuda tutunup güçlü kalmaya çalışıyordum, ya da delirmiştim. Aksi halde henüz belli bile olmayan göbeğimi okşarken bir yandan dua edip, diğer yandan bebeğimle konuşmamın başka mantıklı bir açıklaması olamazdı.

Çoktan saat gece yarısına vurmuştu fakat beni uyku tutmuyordu. Bu yüzden terasa çıkmış, miniğimle birlikte yıldızları izliyordum.

"Sen benim umudum olacaktın. Babanla tekrar eskisi gibi olabilmemiz için tek şansım sendin. Sen olmazsan, biz yine yakın olamayacağız. Beni yalnız mı bırakacaksın?" Duygusal olmayı sevmiyordum. Hamilelik dönemlerim hep böyle duygusal geçmek zorunda mıydı?

Üzerimdeki, Taehyung'a ait büyük kapşonluyu daha çok bedenime sararak oturduğum salıncakta bacaklarımı kendime çektim ve bakışlarımı geniş terastan görünen mükemmel gökyüzü manzarasına çevirdim. Işıklandırmaların hiçbiri açık olmadığı için etraf karanlık, yıldızlar parlaktı.

Evin en sevdiğim yeri burasıydı. Bu terası birlikte hazırlamış, her köşesini çiçeklerle süslemiştik. Geniş ve ferahtı, ayrıca bir bahçeyi andırıyordu. Bir apartman dairesinin en üst katında yaşasak da bir bahçenin eksikliğini hiç hissetmemiştik.

Ne kadar süre öyle beklemiş ve sanki biraz duraklayıp nefes almak onu iyileştirecekmiş gibi düşünmüştüm bilmiyorum ama yanağımda hissettiğim nemli baskı ile gökyüzünden alamadığım gözlerim kapanmak zorunda kalmıştı.

"Daha ne kadar burada bekleyeceksin? Hadi içeri geçelim."Omzuma sardığı ellerine aldırış etmeden "Beni korkuttun." diye mırıldandım, yüzümde hiçbir mimik oynamamasına rağmen.

Ellerinden birini yanağıma çıkarıp yüzümü kendisine doğru çevirdi ve sırasıyla alnımı, burnumu ve dudaklarımı birer kez öpüp gözlerinin içine bakmamı bekledi.

"Kendini üzerek ona daha çok zarar veriyorsun. Dinlenmen ve mutlu olman gerek ki o da iyi olsun değil mi?" Cevap vermemi beklemeden cebinden sütlü çikolata çıkartarak avuçlarım arasına bıraktı ve salıncağın boş tarafına geçip oturdu. Birkaç saniye sonra bedenimi tamamen onun kolları arasında bulmuş, huzurla gözlerimi kapatmıştım.

Fakat bu huzur çok kısa sürmüştü çünkü beynimi istila eden bir düşünce yüzünden rahatsız olmuştum.

Benimle sırf bebeğini taşıyorum diye mi ilgileniyordu?

"Kokunu ne kadar özledim bir bilsen..." Burnunu boynumda ve saçlarımda gezdirerek derin derin nefesleri içine çekerken "Senden uzak kaldığım her dakika cehennem gibi." diye eklemişti. "Ama çok çalışıyorsun, kendini yoruyorsun ve eve geldiğimde seni uyuyakalmış halde buluyorum. Kıyamıyorum da uyandırmaya."

"Bazen beni beklemek istiyorsun mesela. Televizyon önünde açık, oynamaya devam ediyor. Senin başın yanındaki kırlente düşmüş, dudakların aralık. Seni kucağıma alıp odamıza taşıyorum, uyanırsın diye korkudan ödüm kopuyor. Bazen pijamalarını giymiyorsun, yorgunlukla direk kendini yatağa atıp koca yatakta küçücük olana kadar büzülüyorsun. Üzerini değiştirip seni yorganın altına almadan uyuyamıyorum. Sabah benden erken çıkıyorsun bazen. Uykuluyken bir şey yiyemediğini bildiğim için öğlene kadar aç kalma diye sete yemek gönderiyorum. Bazen onu artık sevmediğimi düşünmesin diyorum, gelirken bir buket çiçek almak istiyorum ama açık çiçekçi bulamıyorum. Yine de sen biliyorsun değil mi?"

Sol gözümden akan bir damlayı o fark etmeden avucumla sildim ve başımı olumlu anlamda salladım. Boğazıma büyük bir yumru oturmuş, yutkunmama engel oluyordu. burnumu çekip bu sessizliği de bozmak istemiyordum ama göğsümden kopup gelen hıçkırığı susturamamıştım.

Marriage Promise≒TaeKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin