"Her neyse," diyerek kupamı sıkıca tuttum ve karşımdaki manzaraya bir kez daha baktım. Anlık bir şekilde, gözümde bu sabah gördüğüm rüya canlanırken içimi dolduran o tuhaf korku hissiyle bir anda geri çekildim. Ani hareketim sonucunda kupam ellerimin arasından kayıp düştü.

Kahve yere saçılırken, kupam yerde ikinci defa sektikten sonra bir anda parçalara ayrıldı. Dudaklarımdan engel olamadığım, "Siktir!" kelimesi dökülürken, Melis yerinde sıçrayarak geri çekildi.

"Ne oldu Mira? İyi misin?" diye sorduğunda, şaşkınlıkla başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Durgun bir sesle, "Sadece..." diye mırıldanmıştım ki gökyüzündeki hareketlilik yüzünden dudaklarım aralık bir şekilde donakaldım.

"O..." diyerek parmağımı gökyüzüne kaldırdım ve "Kuyruklu yıldız mı?" diye sorduğumda, Melis hızla başını çevirdi ve gökyüzüne baktı bir süre.

"Aman Tanrım! Görüyor musun?" diyerek bana döndüğünde, şaşkınlıkla gökyüzünde süzülen yıldızı izlemeye devam ediyordum. Daha önce hayatımda böylesine güzel bir şeyi gördüğümü hatırlamıyordum bile...

İç çekerek, "Sanırım mucizelere inanıyorum," diye mırıldandım. Melis'se, "Ya da, Moira senin kaderini kalbinde taşıyor..." diyerek tekrardan gökyüzüne döndü.

Tam da o anda vücudumda tuhaf bir acı baş göstermeye başladı. Sırtımın farklı yerlerinde, bacaklarım ve hatta yüzümde bile yer yer kendini hissettiren acı yüzünden birkaç adım daha geriye sendeledim. Ayakta duracak gücüm kalmadığında, sırtımı balkonun cam kapısına yaslayarak yere çöktüm. Ayak bileğim zonklamaya başladığında, istemsizce inledim.

Melis endişeyle bana dönerken, adımı söyleyip duruyordu fakat söyledikleri kulağıma uğultular şeklinde çarpıp geri dönüyordu. Derin bir nefes almaya çalıştığımda boğazımda hissettiğim yanmayla gözlerimi gökyüzüne çevirdim.

Yıldız bana mı geliyordu?

Öyle parlak ve öylesine yakındı ki, gözlerim kontrol edemediğim bir güçle kapandı.

🌠

Derin bir nefes alma ihtiyacı ile gözlerimi araladığımda, gökyüzündeki yıldızlar yüzünden çığlık atmak istedim. Bana son gördüğüm anı hatırlatıyorlardı. Vücudumdaki ağrıların yanı sıra, kalbimi yoran bir hisle doğrulduğumda, elimin sıkı sıkıya kavradığı soğukluk dikkatimi çekti.

Başımı sol tarafıma çevirdiğimde, atmak istediğim çığlık bilinçsiz bir şekilde dudaklarımın arasından döküldü.

Çığlığım yankılanarak kulaklarıma geri döndüğünde, elini tuttuğum kişi(?) hafifçe yüzünü buruşturarak gözlerini açtı ve anlık bir şekilde elimi sıktı. Hemen ardından doğrularak, benim yapamadığımı yaptı ve sakin bir sesle, "Neredeyim ben?" diye sordu.

Daha sonrasında elimi sıktığını fark ederek bana döndü ve gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Hâlâ daha neden ellerimizi ayırmadığımı bilmiyorum ama saniyeleri birbirimize şaşkınlıkla bakarak öldürüyorduk.

En sonunda, "Sen de kimsin?" diye sordu. Bu soruyla birlikte, bakışmamız bir son bulurken hızla parmaklarımızı birbirinden ayırarak elimi kendime çektim ve "Asıl sen kimsin?" diye sordum.

Tedirginliğimin farkında olduğu için bana doğru hiçbir hamle yapmadı, bir süre etrafını inceledikten sonra, "Akın Soydan," diyerek tekrardan etrafına bakınmaya devam ederken, "Bilincim kaybolmadan önce böyle bir yerde olmadığımdan da oldukça eminim..." dedi.

Derin bir nefes alarak, "Ben de öyle..." diye mırıldandım ve kuyruklu yıldızı düşündüm. Gözlerimi kör edercesine parladığı o anı, bilincimi kaybetmemi... Başıma giren ağrı yüzünden, avcumu alnıma bastırırken konuştum.

MOIRA | Yıldızlarda Saklı MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin