2; Colmar Tanrısı

Start from the beginning
                                    

Köprünün birine adımladığımda gözüme denk gelen manzarayı fotoğrafladım ve çektiğim fotoğraftan memnun bir şekilde dolaşmaya devam ettim. Hava biraz soğuktu ama yine de güzel bir esinti yüzümü yalayıp geçiyordu.

Fransa'nın olayı bu değil miydi zaten? Soğuk olması ama bu soğukluğun gerçekten güzel hissettirmesi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Fransa'nın olayı bu değil miydi zaten? Soğuk olması ama bu soğukluğun gerçekten güzel hissettirmesi... Ilık ve nemli hissettiriyor oluşundan gerçekten hoşlanıyordum.

Biraz daha aylak aylak dolaşıp birkaç tane fotoğraf çektikten sonra fotoğraf makinemi askısından boynuma astım ve ellerimi cebime koyup insanları izleyerek yürümeye devam ettim.

Birkaç dakika sonra iki yol ayrımına geldim. Bu yol ayrımlarından biri restoranların ve şarap dükkânlarının olduğu yere çıkıyordu; diğer yol ayrımı ise ufak tefek hediyelikler alabileceğim birkaç incik boncukçuya çıkıyordu.

İlk önce sağ sokaktan girdim ve Yeoubi'ye almak için söz verdiğim hediyeyi aramaya başladım. O kadar fazla şey vardı ki, o kadar hatıra olarak saklanacak hediyelik eşyalar vardı ki eminim Yeoubi burayı görse buranın içinde saatlerini harcardı.

Gözüme kestirdiğim bir hediyelik eşya dükkânına girdim ve rafların arasında dolaşarak Yeoubi'nin gerçekten beğenebileceği bir hediye aramaya başladım.

Bir iki dakikanın sonunda Colmar'ın bir kar küresinin içine maketle yapıldığını görünce bunu almalıyım diye düşündüm.

Minik kar küresini alıp parasını ödedikten sonra bu sokağa girdiğimden beri aklımdan çıkmayan diğer sokağa adımladım.

Sokağın başına geldiğimde durdum ve gördüğüm her bir detayın fotoğrafını çektim. Sokak muazzam gözüküyordu. Herhangi bir sonu yok gibiydi, gidebileceğim kadar gitmem gerektiğini hissettiriyordu.

Ahşap şarap dükkânları, taşlardan yapılan restoranlar, mini barlar...

Sokak gerçekten Colmar'ın en güzel sokağı olabilirdi. Burayı bir de akşam gözüyle görmek isterdim.

Güneş ışığının tamamen etkisini kaybettiği, sokak lambalarının ve sokağın içinde bulunan restoranların, dükkânların ışığıyla aydınlanmış halini görmek paha biçilemez olurdu.

Tamam, huysuz ve tamamen isteksiz bir şekilde buraya gelmiş olabilirdim ve hâlâ belki de aylarca burada kapana kısılıp kalacağım için sinir bozucu davranıyor olabilirdim ama bu sokağın, daha doğrusu Colmar'ın sokaklarının güzelliğini hiçe sayamazdım.

Bu kasaba huzur veriyordu, kabul etmesi zor bir şekilde...

Sokağın içine adımladığımda olabildiğince ağır yürüyordum, bakabildiğim her yere bakıyordum, görebildiğim her ayrıntıyı dikkatlice inceliyordum ve çekebildiğim kadar fotoğraf çekiyordum.

Bu sokakları, çektiğim fotoğrafları Yeoubi'ye gösterince gerçekten çok beğenecekti.

Sokağın neredeyse ortasına geldiğimde sağımda bir restoran solumda ise büyük, görkemli duran bir şarap dükkânı vardı.

Flame Of Love | Taejin Where stories live. Discover now