90●•

5.5K 210 3
                                    

Hayat bazen ummadığınız anda sürprizlerle doludur. Bir umut beklerken çaresiz, çaresiz kaldığın da ise bir avuç umutludur. O bir avuç için canımı vermeyi göze alacak anlar çok yaşadım. Her saniyede bugünü düşleyecek kadar acıyla boğuldum.

Bugün ne mi? Bugün bir avuç umut. Elimde kaymasın diye sıkı sıkıya sarmaladığım parmaklarımın içinde beklemekte yorulduğum anda gelen umut. Benim olduğuna inanmakta zorlandığım rüya dolu umut...

"Sandviçler olmadı mı hala yenge hanım?" Berk'in seslenişiyle daldığım fokurdayan sudan gözlerimi korkuyla ayırdım. Aynı anda yenge kelimesiyle gözlerimi devirdim.

"Daha mutfağa girdiğim iki dakika olmadı Berk. Gel yardım et de olsun." Söylendiğimde çayında üstünü demleyerek arkamı döndüm.

"Senin el lezzetin ayrı benimki ayrı Nehir." Aynı şekilde söylenerek yanıma geldiğinde kapıda sırayla belirdiler.

"Hem de apayrı. Lezzete dair bir şey olmayacak kadar ayrı yengeciği." Doruk, Berk'i dalgaya aldığında sataşmak yerine dudağını büzerek onu onayladı. Bu halleri içten gülümsememi sağladığında en son ne zaman gerçekten güldüğümü düşünürken Cankat içeriye girerek onları dışarıya postaladı.

"Gidin içeride oturun. Gürültüden başka işe yaramıyorsunuz," dediği gibi iş vermemden tırsarak mutfaktan çıktılar. Cankat direk buzdolabına ilerleyip domates, kaşar peynir gibi sandviç için gerekli malzemeler çıkardığında tezgâha koyarak yanımda yer edindi.

"Cansu yola çıkmış mı?" En son içeride onu konuşurken bıraktığım için soruma karşı başıyla onayladı. "Peki, Baban daha iyi mi?"

"Öyle gözüküyor. En azından sağlık açısından." Domatesleri yıkayıp tahtanın üzerine koyduğunda yüzündeki ifadeye karşılık sorgulamaya devam ettim.

"Hala aklında şüphe var mı?" Neden böyle bir soru sorduğumu bildiğinden elindeki bıçağı sabit tutarak döndü.

"Ne oldu da fikri bu kadar çabuk değişti anlamıyorum Nehir. Uyandığında Burak'a inanmıyordu. Dün konuştuğumuzda da fikrinde sabitti. Bu beni deli gibi korkuturken bu sabah her şey değişti ve ona inanma kararı aldı. Sence mantıklı mı?" Üzerindeki endişe bir an bile onu terk etmezken domatesleri kesmeye devam etti.

"Belki Cansu'nun onu gördüğündeki hali etkilemiştir. Bugünde onun gerçekleri kaldıramayacağını düşünme kararı almıştır. Biyolojik olmasa da baban Cansu'yu kızı gibi yıllarca görmüş Cankat. Bu bariz ortada. Onun için endişelenmiş olabilir." Söylediklerimden sonra siyah inciler yine yeniden yüzümü bulduğunda bunlara inanmak için can attı.

"Umarım ani değişimin nedeni budur sakar kız." Lakabımı söylediği anları bile alışma aşamasına yeniden girdiğimiz umut dolu avucumu sıkmaya devam ettim. Kolundan öpüp onun daha sakin olmasını sağlamayı hedeflerken uzanıp bıçağı aldım.

"Eminim böyledir. Daha fazla dert etme. Hem annemi görüyorsun. Sana gideceğimi bile bile sesini çıkaramıyor artık. Sırf benim senin yanında yokluğundan daha iyi anlar geçirdiğimi anladığı için. İnsanın sevdiği için istemediği şeyleri kabul ettiğine en büyük örnek anneme karşı burada olmam." Yüzümdeki gülümseme içten oluşurken kaşar peynirleri kesmeye başladım.

Eve gittiğim gibi ona Cankat'ın benden uzaklaşma nedenini, yalan söyleme gerekçelerini Cansu'ya sunulan yalanlara örtüştürerek önlerine sunmuştum. Bu hepsi için geçerliydi. Onur dahil ev halkından bahsediyorum. Damla ve Onur aldatma olayını bilen kişiler olduklarından söylediklerime inanmamaya direndiler. Diğerleri sunduğum yalan dolu tabakta damak tatlarına uygun mırıldanarak tepki gösterdiler. Bana kızıp söylenseler bile sonuç belliydi. Nehir gerçekten eskisi gibiydi. Rol yoktu ve gözlerinin içi gülebiliyordu. Bu da el mahkum Cankat denen o herife bir şans vermek zorunda kalmalarını sağladı.

Siyah İnciNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ