16. Bölüm

3.9K 321 54
                                    

Sevda kelimesi, sevmek lafzı insanlar için ne kadar değersiz ve basit birer kelime olmuş. Halbuki sevda insanı mecnun eder, insanı insan olmaktan vazgeçirir. Şimdi herkes herkesi hemen sevip aşık olabiliyor. Aşk basit miydi ki, insanlar kediye köpeğe aşkım diyor, aşk basitmiydi ki bugün seviyorum dediği insanı yarın unutuyor. Halbuki AŞK fani kimseye beslenen bir duygu değildi. Seni yaratanı ,seni doyuranı, sana mal veren, mülk veren hepsini geç sağlıklı bir beden veren Allah'ı unutupta fani belkide çiğeri beş para etmez insana aşık olmak ahmaklık değilde nedir. Sana her gün nefes bahşeden Allah'tan, bu kadar uzakken onu tanımazken nasıl olurda, en ufak hatanda bile seviyorum dediği kişiyi terk edebilen birine, uçsuz bucaksız sınırsız sevgi besliyor insan.

Nefsimin şerrinden sana sığınırım Rabbim!

Gece binbir güçlük ile uyumuştum hatta uykumun aralarında sürekli uyanıp duruyordum. Endişeliydim.. Biraz..
Hani çok istediğin şey senin imtihanın olur ya Yusuf'u çok istedim. Öyle ki onu yaratandan değil, onu ondan istedim ve ben ilk andan kaybettim. Kaybettiğimin yanı sıra türlü çefalar çektim türlü imtihanlar ağırladım. Bulunduğum durumu bahane ederek nefsime yenik düştüm.
Ben fani bir kulu Allah'tan istemeyi unutacak kadar acizdim işte. Belkide şimdi tekrar unutacağım diye korkuyorumdur.

"Korktuğum herşeyden sana sığırı Rabbim!"

Zilin sesi ile uykumdan uyanmıştım ki, kapının açılma sesi geldi. Her kim gelmişse Hülya annem açmıştır deyip uykuma devam ettim. Ama bu defa benim kapım tıkladı.

"Zehra! Sen hala uyuyor musun, inanmıyorum ya kızım kalksana öğlen oldu." başımda bağıran, Emine idi. Hem bağırıyor hemde beni dürtüyordu. Yataktan kalkmış yüzüne bakıyordum öylece. Aklıma kurs zamanlarımız gelmişti, her gün dört beş kişi nöbetçi oluyordu ve nöbetçi öğrenciler erkenden kalkar, kahvaltıyı hazırlar diğer kızları çagırırdı, kızları uyandırmak zordu hele bizim sınıfı daha bir zordu. Şimdi de kendimi biran kurstaki o küçük Zehra gibi hissettim. Teşekkür ederim Emine. Sesli dile getirmedim ama o benim dostumdu bunuda anlamıştır eminim. Ben bu düşünceler arasında ona bakarken oda bana bakıyordu.

"Zehra ikindi vakti nihakın kıyılacak, Hülya teyze mutfakta harıl harıl birşeyler yapıyor sen hala yatıyorsun bacı kalk bakayım." dedikleri ile şimdi kafama dank etmişti, doğru ya bugün nikahı vardı. Benim nikahım. Zehra ve Yusufun nikahı. Hamdolsun Ya Rab.

" Emine, sanki bir rüyadaymışım da, uyanınca herşey kaybolacak gibi.. " demiştim. Emine ise puslu gözlerle gözlerime baktı.

"Rüya değil Zehra.. İşte bak Allah sana gönlündekini veriyor yeter ki, Allah'a istiğfarını azaltma." dost kokuyor sözleri. Dost bakıyor gözleri. Bu kulu yaratana kurban olmayıpta ne olacaksın ey aciz Zehra. Emine'ye baktıkça Allah'ın merhametini görüyorum, onun kuluna verdiği değeri görüyorum. Emine'yi her gördüğümde Rabbime bir kez daha şükrediyorum. Benim olmayan kardeşim, olmayan ablam, olmayan abim oldu.

"Seni verene kurban olayım" yanaklarını sıkıp dediğim şey ile şaşaırmış ve utanmıştı. Yaklarını ellerimden kurtarıp

"Hadi hadi kalk, çok işimiz var." demesi ile yerimden kalkıp asker selamına durdum.

"Emredersiniz komitaniçem." dedim o ise

"komitaniçem ne be?" demişti

"Yani hem komutan hemde kraliçenin karışımı.. Gibi." dediğime gülmüştü o gülünce bende gülmüştüm. Üzerimi giyinip Hülya annemin yanına gittim. Mutfaktaydı.

"Hayırlı sabahlar anne, neden beni uyandırmadan?"

"Hayırlı sabahlar kızım, uyu dedim azcık." diye karşılık verdi.

ZEHRA  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin