İyiki Doğdum Gördün Mü 18 Oldum

5.2K 234 30
                                    

Evet doğum günümde ve kimse daha kutlamamıştı. Sonra Alara niye sinirli, niye sürekli ağlıyor.
Caner hoca dersi anlatmaya başladı ki ben hariç herkes dinliyor gibi gözüküyordu. Ben niye dinleyemiyorum ama olmuyor böyle şeyler.
Caner hoca konuyu anlatıp gittikten sonra sınıf ilk defa bu kadar sessizdi.
"Ee bugün size bir şey hatırlatıyor mu?"
Diye bağırdım.
"Yok ne hatırlacak."
"Maç mı var?"
"Yoksa prova mı var."
"Valla bana birşey hatırlatıyor."
Herkesin arasından o sesin geldiği yöne bakınca Mert'in dediğini gördüm.
"Ne hatırlatıyor Mert?"
"Annemin günü var sınıfı çıkışta bize çağırıyor."
Ve gözlerim dolar. Sınıfı nasıl terkettim bilmiyorum. Doğruca Rasim hocanın yanına gittim.
"Hocam kendimi kötü hissediyorum."
"Ne oldu kızım revire gittin mi?"
"Hayır hocam eve gidebilirmiyim."
"Anneni aramam gerek."
"Bakın hocam ben bugün o sınıfa dönmem ya şimdi izin verirsiniz yada ben okuldan kaçarım. İsterseniz okuldan atın umrumda değil ama ben bugün gidecem."
Dedim anlık deli cesaretimle.
"Alara kızım ne oldu seni ilk defa böyle görüyorum."
"Hocam lütfen daha fazla soru sormayın."
"Tamam tamam çıkabilirsin."
Teşekkür ederek çıkışa yöneldim. Bu sırada Merveye mesaj atıp çantamı alıp aşağıya getirmesini söyledim. 10 dakika sonra çantamla aşağıya inen Merve'yi görmem bir oldu.
"Ne oldu rahatsızmısın."
"Merve bu gün günlerden ne?"
"Perşembe."
"Sende mi hatırlamadın."
"Neyi?"
"Boşver ben gidiyorum."
Çantamı alıp kapıdan dışarıya çıktım. Güvenlikçi Ali abiye selam verip okuldan çıktım.
Sorun şuyduki okulum Allahın unuttuğu yerdeydi yani ne otobüs nede bir araba geçiyordu. Tek çare yürümekti.
Yarım saatlik yürüyüşten sonra sonunda caddeye varabilmiştim ama hala heryer çok uzaktı. Otobüs durağına oturup beklemeye başladım. Sonunda otobüsün biri gelince bindim. En arkadaki koltuğa oturup kulaklıklarımı taktım.
Bizim kafelerin oraya gelince inip her zaman ki gibi Cambaz'a girdim. En kuytu masaya oturup dışarıyı izlemeye başladım. Sonunda bir garson gelip ne istediğimi sordu.
"Bana bir Frambuazlı pasta birde kola."
Adam kafasını sallayarak ilerledi. Şu koca şehirde kimse beni hatırlamıyordu ve doğum günümü tek başıma kuytu bir köşede kutluyordum. Süper!
Pastam gelince hırsla pastamı yemeye başladım. Nefes almadan pastamı yiyordum. Sanki tüm hırsımı pastadan alıyordum.
Ne iğrenç bir gündü. Saat 8'e doğru Cambazdan çıkıp eve yürümeye başladım. Bir yandanda Murat Dalkılıç-Kıyamadım İkimize dinliyordum.Kulaklığı takıp tam yürümeye başladığım sırada birden yağmur yağmaya başladı. Sabah giydiğim çizmelere şimdi şükrediyordum işte.
"Lanet olsun ya niye bugün bu kadar iğrenç geçiyor. "
Kendi kendime söylenip yürümeye başladım. Nasolsa kimse beni hatırlamıyordu. Yavaş yürümeminde bir sakıncı yoktu ya. Yaklaşık bir saat sonra evin önüne gelmiştim. Tabi iç çamaşırlarıma kadar ıslandığımıda inkar edemem. Ama sonuçta vücudunun 3/2 su olan bir insan için sudan kaçmak samimiyetsizliktir. Şu halimle bile espri yapıyorum ya helal olsun bana.
Evin kapısını açıp;
"Ben geldim odamdayım."diye bağırdım.
"Dur bir içeriye gel gerizekalı."
"Arda sinirlerim bozuk donuma kadar ıslandım giyinip geleyim."
"Of iyi be salak. Hemen elbise giy gel."
"Nie?"
Bu sırada Arda içeriden yanıma geldi.
"İçeride teyzemin iş arkadaşları var yemek yiyecezde ondan haydi."
Ha bir bu eksikti. Söylene söylene odama gidip yeşil elbisemi giydim. Saçlarımıda kurutup hafif maşa ile şekil verdim. Hafif bir makyaj yapıp kendime baktım. Güzel olmuştum. Kıyafetimle uygun yeşil ayakkabımıda giyip aşağıya doğru inmeye başladım. Salona girdiğimde ışıklar yanmıyordu. Yağmurun dindiğini için bahçeye çıkmış olabilirler diye bahçeye çıktım. Birden bahçede Murat Dalkılıç-Merhaba Merhaba çalmaya başladı.
"Hiç komik değil Arda. Al zaten herkes keriz yerine koydu sende dalganı geçebilirsin."
Bu sırada Arda çalılıklardan çıkıp yanıma doğru geldi.
"Sence ben unuturmuyum salak bu dünyada herkes unutsa ben unutmam. Kaç kere yeni doğan bir çocuğu yere düşürdüm kü ben."
"Arda inanamıyorum."
"İyi Doğdun Prenses." Diye arkamdan Merve sarıldı.
Bu sırada bir koro şeklinde şarkıyı söyleyerek bizim salaklar çıktı. Şarkı birden Happy Birthday şarkısına dönerken Yiğit kocaman bir pastayla bahçe kapısından girdi. Herkes tek bir ağızdan şarkıyı söylerken ben göz yaşlarımı tutamıyordum.
Merve,Arda,Aycan,Savaş,Doruk,Gizem,Tuğba,Berna,Enes,Kaan ve Mert karşımda duruyorlardı. Evet Mertte gelmişti. Ve ben buna sevinmiştim. Yiğit ise önümde kocaman bir pasta ile durmuş sırıtıyordu.
"Sence unuturmuyuz biz bunu?"
Kafamı hayır anlamında salladım bir yandanda ağlıyordum.
"Dilek tut ve mumları üfle."
Bu seferse kafamı evet anlamında salladım.
'Lütfen herşey mükemmel geçsin arkadaşlarımı hiç kaybetmeyeyim. Lütfen!'
Ve mumları üfledim. Birden bir alkış koptu ve etrafım insan seline uğradı.
Herkes doğum günümü kutlarken en son sıra Mert'e geldi.
"Doğum günün kutlu olsun."
"Teşekkür ederim."
"Dost muyuz?"
"Şey tabikide."
Ve Mert bana sarılır. Bende ona nazikçe sarıldım. Sonra Mert'in telefonu çaldı. O açmadan arayanın Bade olduğu görebildim. İzin isteyerek biraz ileriye gitti ve telefonunu açtı.
Bende Yiğitin yanına ilerledim.
"Peki kim bu süprizin sahibi?"
"Sence kim?"
"Bence Kaan."
Tabi onda bir morar mı oldu.
"Üzgünüz yanlış cevap."
"O zaman Arda mı ay canım kuzenim."
"Hayır."
"Yoksa Enes mi inanamıyorum ya oysa daha yeni tanıştık."
"Alara kızıyorum."
"Teşekkür ederim."
"Sen en iyilerini hak ediyorsun."
Ve bana sarıldı. Çok içten bir sarıştı. Bende ona sarıldım.
"Asıl süprizim odanda."
"Beni odamamı atıyorsun Yiğit. "
"Yürü hadi."
Elimden tutarak beni içeriye soktu ve odama çıkardı.
"Alara hiç dikkatli bakamıyorsun biliyorsun değil mi."
"Şey sinirliydim ve dikkatim dağınıktı. Odamda birşey olduğunu."
Beni içeri soktu ve yatağımın duvar kenarında duran tarafından çarşaflı bir tablo aldı.
"İyiki doğdun."
"Ya ne gerek vardı böyle birşeye"
"Açta bir bak."
En sonunda çarşafı çektim ve ben şoq.
Karşımda benim yağlı boya resmim vardı.
"Resim derken bu muydu?"
Kafasını evet anlamında salladı.
"O gün karakalem çalışmasıda mı bunun içindi?"
Kafasını gene evet anlamında salladı.
"Ne diyeceğimi bilemiyorum"
"Bir şey demene gerek yok beğenmen benim için yeter."
"Cidden çok güzel çok teşekkür ederim."
Dedim ve boynuna neredeyse sıçradım.
"Haydi aşağıya inelim herkes aşağıda."
"Dur bakalım Mert'i kim çağırdı?"
"Ben. O senin ne olursa olsun en yakın arkadaşın ve bu gün yanında olmayı hal ediyor ve anlaşma yaptık. Bu gün senin için bu kısa süreli kavgaya son veriyoruz yarın gene kanlı pıçaklı oluruz."
"Hahaha sen pıçak mı dedin?"
Bendende anca bu kadae duysallık beklenir. Öküzüm ben.
"Of hadi be seni mi çekecem ben yürü gidelim."
Dedi yüzünü asarak.
Ona dil çıkararak kapıdan çıktım. Bu sırada hala gülüyordum tabi. Aşağıya indiğimizde Arda kocaman beyaz bir ekranın önünde salak bir yüz ifadesiyle birşeyler yapmaya çalışıyordu. Tam ortaya gelince Arda "Evet, hadi bakalım karaoke zamanı!" Diye bağırdı.
"O zaman önce sen Arda." Dedi Berna.
Bu sırada Arda, Berna'ya göz kırptı. Ve Berna kıkırdadı. Öyk resmen flörtleşiyorlar.
Arda beyaz ekranın önüne geçip şarkı aramaya başladı. En sonunda heh dedi ve bize doğru geldi.

Son SınıfWhere stories live. Discover now