İKİNCİ BÖLÜM

57 8 0
                                    

Bölüm şarkısı;
Tuğkan- Aylar olmuş

"Benim" diyen sesle kapıya doğru çevirdim yüzümü. Bu asansörde çarptığım çocuk idi. Gözleri gerçekten çok hoştu. Konuyla bağım kopmadan" Teşekkür ederim beni umursayıp hastahaneye getirdiğin için" diyerek küçük bir tebessüm gönderdim. Ama o umursamaz bir ifadeyle " Önemi yok. İyiysen biz gidiyoruz" diyip kardeşine baş işareti yaparak 2-3 dakika önce girdiği kapıdan çıktı. Kardeşi " Affedersin adımı söylemeyi unuttum. Selim ben" diyerek elini uzattı. " Memnun oldum. Bende Nevra" diyip elini sıktım. Gülümseyip "Öyleyse hoşçakal" diyerek abisinin arkasından o da gözden kayboldu.
Gittikçe gücümü kaybediyordum. Daha önce böyle güçsüz hissetmemiştim kendimi. Zorlada olsa uzandığım yerden kalkarak ceketimi giydim. Ayağa kalktığımda doktorun verdiği reçete gözüme çarptı. Onu da alarak odadan çıktım. Çantam ve kar kürem yoktu büyük ihtimalle kapının önünde kalmıştı. Adımlarımı danışmana çevirerek yürümeye çalıştım. Hala biraz başım dönüyordu çünkü uzun bi süre nefessiz kalmıştım. Danışmana varınca görevli kıza gülümseyerek oda numaramı ve adımı söyleyip yapılması gereken işlemleri bekledim. Görevli kız işini bitirince " Doktor Hakan Bey kısa zaman içerinde onunla görüşmeni istedi " diyerek gülümsedi. Ona küçük bi gülümseme gönderip kafamı salladım. Elimdeki reçeteyi arka cebime sıkıştırarak çıkışa doğru yürüdüm. Ne param ne telefonum yanımdaydı. Hastahane ile teyzemgilin evi arası yürüyerek yaklaşık iki saat sürer ve ben o kadar yürüyemeyecek kadar yorgun ve bitkinim. Yavaşça ilerideki banka yürüyüp oturdum. Hıçkıra hıçkıra ağlamak ve yok olmak istiyordum.

Ellerimle yüzümü kapatıp ne yapacağımı düşünmeye başladım. Birkaç dakika sonra omzumda bir el hissettim. Korkuyla geri çekileceğim zaman Selim olduğunu farkettim. " İstersen sana eve kadar eşlik edebilirim" demişti. Hayır gerek yok diyemeyecek kadar yardıma muhtaçtım. Kafamı sallayarak onu onayladım çünkü konuşmaya bile taakatım yoktu. Ayağa kalkınca güç vermek adına koluma girmişti ses etmedim. Kısa bir yürüyüşün ardından otobüs durağına gelmiştik bile. Otobüs gelince kartını iki kez okutarak geçmem için yol gösterdi. İkili koltuklarından cam kenarındakine geçip başımı cama yasladım. Ardından zar zor açık tuttuğum gözlerim kapanmıştı. Duyduğum sesle Selim'e baktım. " İyi misin? Biraz kötü görünüyorsun da" demişti. Ona bir şey yok anlamında başımı salladıktan sonra tekrar başımı cama yaslamıştım fakat bu sefer gözlerimi kapatmak yerine dışarıyı izlemeye koyuldum. " Abim sert görünmesine rağmen çok şefkatlidir. Üniversite 3.Sınıf Hukuk Bölümünde okuyor" demişti Selim. Sessiz bir şekilde mırıldanarak " Eğer herşey yolunda gitseydi şuan bende hukuk öğrencisi olacaktım" demiştim. Ama yeterince sessiz olmamış çünkü Selim " Sende mi hukuk okuyorsun?" demişti. Onu onaylayarak " Evet 1. Sınıf fakat gidemedim" dedim. Malum soru gecikmemişti " Neden gitmedin?". Ne diyeceğimi bilemeyerek " Boşver" diyip geçiştirdim onu.
Otobüsün teyzemlerin evinin oradaki durağa yaklaştığını görünce oturduğum yerden kalktım. Selim çoktan kalkmış kapıya doğru yürüyordu. Otobüsten inip eve doğru sakin adımlarla ilerlemeye başlamıştık. Kapıya gelince elindeki anahtarla kapıyı açıp beni buyur etti. Asansöre binip kata gelmesini bekledim. İnince çantamı ve valizimi alarak kar küremi aramaya başladım. Ama yoktu. Burada olması gerekiyordu çünkü düştükten sonra yanımdaydı. Sıkkınca bir nefes alıp arkamı döndüm. Selim anlamsızca yüzüme bakıyordu. " Kar kürem de burada olmalıydı. Görmüş olabilir misin?" dedim. O ise olumsuzsa başını sallayıp" Ben hastaneye geldiğimde yoktu. Ama istersen abime sorabilirim" demiş elini cebine atarak telefonunu çıkarttı. Birkaç tuşa basıp telefonu kuşağına koydu. " Alo abi, şey diyecektim Nevra'yı bulduğunda kar küresini gördün mü?" dedi. Karşı tarafı dinledikten sonra bana olumsuzsa kafanı salladı. " Tamam abi" diyerek telefonu kapattı. " Peki öyleyse hoşçakal" diyip asansörün düğmesine bastım. Selim" Biliyorum beni tanımıyorsun ama eğer yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin" diyip elindeki kağıdı bana uzattı. O kağıda numarasını ne zaman yazmıştı bilmiyorum ama herhangi bir kötü niyet görmediğim için uzattığı kağıdı alıp teşekkür ettim. Ardından asansöre binip sıfırıncı kat düğmesine bastım. Binadan çıkınca cep telefonumu çıkardım ve Güneş'i aradım. Benim tek arkadaşımdı. Telefon kısa bir süre içinde açılınca "Güneş beni alabilir misin" diyerek bir yanıt bekledim. " İyi misin Nevra? Nerdesin hemen geliyorum" demişti. Kısa bir açıklama yapıp beklemeye başladım. Güneş'in varlıklı bir ailesi vardı ve benim aksime mükemmel bir yaşantısı vardı. Yaklaşık 15 dakika sonra önümde kırmızı bir araba durmuştu. Güneşti. Ön kapıyı açıp koltuğa oturdum. Güneş yüzüme bakınca tiz bir çığlık atmıştı. Onunla üç aydır görüşmüyordum çünkü kendimi her şeye ve herkese kapatmıştım. Güneş öyle bir kuvvetle bana sarıldı ki bir an kemiklerimin kırılma sesini duydum sandım. " Çok özledim seni aptal" demesiyle ağlaması bir olmuştu. Ufacık bir komut bekleyen gözyaşlarım usulca yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı. Sarılışına karşılık verip ağlamaya başladım. Ne kadar süre geçtiğini farketmeden Güneş benden ayrılarak " Yeter ağladığın zaten yüzün kireç gibi ve gözlerin zombi gibi olmuş" demiş ve arabayı çalıştırmıştı.

SEVDA MAHKEMESİ Where stories live. Discover now