Beyaz ve mavinin hâkim olduğu banyoda lavabonun tezgâhına yaklaştım. Suyu açarak akan suyun avucuma dolmasını bekledim ve avucumun içine dolan suyu sert bir şekilde yüzüme çarptım. Bu işlemi birkaç kez daha tekrarladıktan sonra musluktan akan suyu kapattım. Başımı kaldırarak aynada ki yansımamla göz göze geldim. Yüzümün rengi solmuştu, gözlerimde daha önce rastlamadığım bir duygu vardı. Fazla makyaj yapmadığım için yüzüme şerit şeklinde akarak bir tabaka haline gelebilecek bir boya kalıntısı yoktu. Sadece kirpiklerimdeki rimel akmış gözaltımda ince bir siyahlık yaratmıştı. Aynanın yanında olan rafta duran peçeteden birkaç dal kopararak yüzümü sildim. Böylelikle gözaltlarımda ince bir tabaka gibi duran siyah tabakada yok olmuştu. Elimin içinde ıslanan peçeteyi çöp kutusuna attım. Bir an önce banyodan çıkmalıydım. Melih'i kızdırmak bu şartlar altında isteyeceğim son şey bile olamazdı.

Banyonun kapısını açar açmaz elleri pantolonunun ceplerinde duran Melih'le karşılaştım. Tek kelime konuşmadan dış kapıyı başıyla işaret ederek çıkmamı istedi. Aynı bir koyun sürüsünden kaçan koyun gibi hissediyordum. Melih'te arkamdan geldiğine göre oda beni bulan insafsız çoban oluyordu. Beynimin içinde kurduğum düşünceler bazen beni bile dehşete düşürüyordu.

Evden çıkar çıkmaz, Melih kapıyı kilitleyip anahtarı evin sağ tarafında asılı duran yapay çiçek sepetinin içine koydu. Bana yönünü dönmesiyle bende arkamı dönerek arabaya doğru ilerledim. Melih, arabayı otomatik kilitle açtı. Açılan arabayla birlikte kendimi arabanın içine attım. Emniyet kemerimi takarken Melih'te arabanın sürücü koltuğuna yerleşmişti. Emniyet kemerini taktıktan sonra cebinden çıkardığı sigara paketinin içinden bir dal sigara çıkarttı. Çıkardığı sigarayı dolgun dudaklarının arasına yerleştirerek ucunu ateşledi. Arabayı hızlı bir şekilde çalıştırdı ve yolda akıp gitmesine izin verdi. Yanında bulunan pencereyi yarıya kadar indirmiş indirdiği pencereye kolunu dayamıştı. Bir elinde direksiyon diğer elinde sigara vardı. Sigara olan eli pencereye dayalıydı, arada içine çektiği sigara dumanından dolayı, yanakları içine çöküyor, elmacık kemiklerini gözler önüne seriyordu.

Melih'i arsızca yüzen gözlerim karnımın guruldamasıyla sona erdi. Elimi karnıma koyarak tekrar Melih'e çevirdim bakışlarımı "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Melih iki saniye kadar bakışlarını bana çevirip tekrar yola odaklandı. Yanıtsız kalan sorum yüzünden kaşlarımı çattım. "Ben açım... Yemek yemek istiyorum." Dedim dan diye.

"Aç olman çok normal" diyerek arabanın hızını azalttı. Uzun parmaklarının arasındaki bitmiş sigara izmaritini pencereden dışarıya atarak pencereyi kapattı. "Dün içindekilerin hepsini gömleğime boşalttığın için aç olmana hiç şaşırmıyorum Ahu." Dedi sesine yansıyan neşeyle. Söylediklerini işiten kulaklarım resmen zonkladı. Utanç bütün bedenimi esiri altına alarak tırnaklarıma kadar kızarmama sebep oldu. Benim bir cevap vermediğimi gören Melih "Ne o sustun." Diyerek güldü.

Her fırsatta beni köşeye sıkıştırmaktan zevk alan pisliğin tekiydi. Bilerek benimle böyle konuşuyor benim utanmamı istiyordu. Ona istediğini vermeyecektim.

"Bana yemek yediremeyecek kadar cimri herifin tekisin." Dedim, bu konuşmayı neden açtığımı kendim bile bilemeyerek.

"Ben mi cimriyim?" diye sordu Melih sesine şaşkınlık bulaşmıştı.

"Evet, sen" diyerek kollarımı göğsümde bağladım. "Nankörsün kızım... Ne cimriliğimi gördün?" diye sordu. Göğsümde bağladığım kollarımı çözdüm ve Melih'e dönerek yan bir şekilde oturdum.

"Doğum günümde bana hediye bile almadın." Kaşlarımı çatarak "Yemek bile yedirmiyorsun. Cimrisin işte."

"Doğum gününde sana verdiğim en güzel hediyeye ne oldu?" dedi imayla bakışları iki saniye kadar gözlerime değdi. Bu iki saniyede bile gözlerindeki ateşi görebilmiştim.

BUZ YANIĞIМесто, где живут истории. Откройте их для себя