15| hunter

14.7K 2.1K 1.3K
                                    

Selam canlarım nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim

Bu aralar çok seri atıyorum bölümleri çünkü finale bir an önce gelmeyi istiyorum ve sanırım planlarıma göre 4-5 bölüm kaldı. Ama uzunluğu değişebilir tabi ki. Bir an önce finali yazmayı, tepkilerinizi görmeyi bekliyorum. Ardından cursed house üzerindeki sorumluluğum kalkınca da diğer kitaplarıma ağırlık verebileceğimi umuyorum.

Lütfen lütfen lütfen güzel yorumlarınızı ve teorilerinizi eksik etmeyin teori gördüğüm zaman yanıtlamaya çalışıyorum benden asla çekinmeyin ve hikâyeyle alakalı düşündüklerinizi, merak ettiklerinizi güzel bir dille belirtin size elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım💘💕

Her neyse daha fazla bekletmeden bölüme sizi alıyorum.

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar!
__

''Kendini çok yoruyorsun. Bırak halledeyim işte.'' Uzun bir süredir Jungkook'la tartışıyorduk ve tartışma sebebimiz ise uzun bir süredir bulaşıkları yıkamamdı. Ne yazık ki eve taşınırken bulaşık makinesinin olmaması ilgimi çekmemişti fakat şu an neredeyse ağlaya ağlaya bulaşık yıkayacak hale gelmiştim. Yine de, kendi kendine yetebilmem gerekiyordu bu yüzden Jungkook'un yardımını kabul etmemeye gayret ediyordum.

''Şuna bak ellerin kuru üzüm gibi oldu Taehyung. Bırak yardım edeyim işte.'' Jungkook hala ısrar etmekte olduğundan derin bir nefes almış ve ellerimi lavabodan uzaklaştırmıştım. Bana pembe gözleri ve geniş gülümsemesiyle bakarken omuz silkmiş ve ''Ne yapacaksan yap bakalım.'' diye mırıldanmıştım ardından da kollarımı göğsümde birleştirmiştim.

O ise boğazını temizlemiş ve ''nasıl isterseniz prenses.'' diye mırıldanmıştı. Kaşlarımı çatıp ''Hey! Ben prenses değilim!'' diye bağırmıştım. O ise ''Afedersiniz, prensesim.'' demişti. Ardından ben daha ona kızamadan parmağını şıklatmıştı. Lavobonun içerisinde duran köpüklü sünger ve kirli tabaklardan biri havaya kalkmıştı. Ağzım açık bir şekilde süngerin tabağı köpüklemesini izlerken Jungkook kıkırdamış ve parmağını çeneme bastırarak ağzımı kapatmıştı.

Anında ona dönmüş ve ''Sen inanılmazsın.'' diye fısıldamıştım. Yanakları bugün olduğu gibi hafif turuncu olmuş ve ''Teşekkür ederim. Sanırım lanetin bana verdiği en ve tek güzel özellik diyebilirim.'' diye mırıldanmıştı.

''Madem evdeki her şeyi böyle kullanabiliyorsun, o zaman neden benim yaptığım şeyleri yapıyorsun?'' diye sorduğumda omuz silkmiş ve ''Sana uyum sağlamaya çalışıyorum. Bu tür şeyleri öğrenmem gerek.'' demişti. Tek kaşım kendiliğinden kalkarken ''İyi de neden?'' demiştim. O ise ''Bilmem, belki ihtiyacım olur.'' diye yanıtlamıştı beni.

Gerçekten ihtiyacı olabilir miydi?

Kafamı sağa sola sallayıp düşüncelerimi başımdan def ettim. Tam o sırada burnuma rezalet bir koku doldu. Kokuyu daha iyi almaya başladığımda kaşlarımı çattım ve üstümdeki tişörtü kokladım. Kokladığım gibi yüzümü buruşturdum.

''Iy, çürümüş balık gibi kokuyorum, Tanrım. Yıkanmam gerek.'' demiş ve Jungkook'a dönmüştüm. O ise kaşları havaya kalkıp gözleri sarı olurken ''Ne? Niye bana bakıyorsun?'' diye sormuştu. ''Jungkook, yıkanacağım. Biliyorsun ki o koca kafan her yerden geçiyor. Umarım ben yıkanırken beni gözetlemezsin.'' diyerek açık açık onu tehdit etmiştim.

Tehdidim üzerine sırıtmış ve ''Uhm, bilmem ki. Bence bana güvenmemelisin.'' demişti. Kaşlarımı çatıp ''Öyle bir şey yapma Jungkook. Sakın.'' dediğimde sırıtmış ve ''Bunu bir düşünebilirim belki.'' demişti.

CURSED HOUSE | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin