17. Bölüm : Gözyaşı

7.9K 706 354
                                    

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Fakat Çetin o zamandan bu yana bana iki kez daha uyuşturucu verdi.

Her ne kadar kendime itiraf etmek çok zor olsa da bağımlı olmuşum gibi hissediyorum. Ellerim titriyor, içerisi soğuk olsa bile sürekli terliyorum.

Hani diyordu ya hayatını mahvedeceğim diye, gerçekten başardı bunu. Eğer buradan kurtulabilirsem -eğer diyorum çünkü umutlarım giderek azalıyor- bu uyuşturucu işi başıma büyük zorluklar açacak.

Gittikçe güçsüzleşiyorum, karşı koyamıyorum. Tam anlamıyla tükendim ve çok defa ölmek istedim. Beni öldürse her şey çok daha kolay olurdu diye düşünmeden edemiyorum.

Şimdi buradan kurtulabilsem bile eskisi gibi olabilir miyim bilmiyorum.

Yine de vazgeçmemek için elimden geleni yapıyorum. Çok zor oluyor belki ama bırakmamayı deniyorum en azından. Onlara ne halde olduğumu hissettirmiyorum mesela. Sürekli rol yapıyorum. Boş midem büyük bir sorun ama belli etmiyorum. Hiç durmadan saatlerce ağlamak istesem de geldiğimden beri bir damla yaş bile akmadı gözümden.

Çünkü biliyorum ki amaçları benim güçsüz olduğumu görmek. Benimse onları mutlu etmeye hiç niyetim yok.

Kapı açıldığında başımı zorlukla kaldırdım. Tuncer şerefsizi gelmişti. Harap olmuş halimi baştan aşağı süzdü. Çok eğleniyormuş gibi gözüküyordu.

Şırıngayı çıkarmasını bekledim. Bundan dolayı kendimden nefret ediyordum ama ilk uyuşturucuyu aldığımdan beri bir sonrakine kadar zor sabrediyordum.

Fakat o şırınga yerine bir bıçak çıkardı. Umursamadım bile. Hatta bana saplasa mutlu olurum diye düşünüyordum.

"Pelin ben çok sıkıldım. Çetin'in sana bir şey yapacağı da yok. Ben de biraz resim yapmaya karar verdim. Ama tuvalim sensin, fırçamsa bu bıçak." dedi elindeki bıçağı sallayarak.

Birden kafanızda şimşekler çakar ya, bir saniyeden az bir sürede onlarca düşünce geçer aklınızdan...

İşte benim de tam o an gelen anlık bir umut dalgasıyla fırtınalar koptu içimde. Tek yapmam gereken Tuncer'in bana biraz yaklaşmasını sağlamaktı.

"Çok ruh hastası gördüm ama birinciliği sana veriyorum Tuncerciğim." dedim sesimin alaycı çıkmasına özen göstererek. Çünkü biliyordum ki damarına basarsam istediğimi alacaktım.

Birkaç adım yaklaştı bana. "Hâlâ benimle dalga geçmeye çalışıyorsun Pelin, bir türlü akıllanamadın."

Sinir bozucu bir şekilde güldüm. "Ben sana er ya da geç göstereceğim o dalgayı merak etme." dediğimde giderek mosmor olmaya başlamıştı.

"Şunu o kafana sok, sen bana hiçbir şey yapamazsın."

Şimdi bombayı patlatıyorum hazır olun.

"Bundan o kadar da emin olma. En yakın arkadaşının başına gelenleri unuttun sanırım. Sahi nasıl ölmüştü o?"

Sinirden iyice kasılan yüzüne bakıp gülmemek için zor tuttum kendimi. Elindeki bıçağı daha da sıkı kavradı ve ateş püskürten gözlerle bana baktı.

"Aaa ben öldürmüştüm onu." dediğimde tam da istediğim gibi dibime kadar geldi. Başını bana doğru eğdi ve sinirle konuşmaya başladı.

"Seni boydan boya çizeceğim, kendi kanında boğulacaksın!"

Ya şimdi ya da hiç diye düşündüm. Tüm gücümü toplayıp küçükken babamın öğrettiği taktiği uyguladım.

Babam daha ben yedi yaşındayken bana, eğer birinin burnuna yeterli güçte kafa atarsam o kişiyi bayıltabileceğimi öğretmişti.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin