22. bölüm

131K 6.8K 1K
                                    

Keyifli okumalar...😊

Neden kendimizi en mutlu hissettiğimiz anlarda o büyü bozulmalıydı?

Bu bizim şanssızlığımız mı yoksa daha büyük bir şansın getirisi miydi? Bence daha büyük bir şansın getirisi olmalıydı. Mesela bir annenin bebeği olacağını öğrenmesi büyük bir mutluluktu. Fakat doğuma kadar yaşadığı sıkıntılar ve en önemlisi doğum büyük bir acıydı. Ama sonrasında kavuştuğu yavrusu tarifi mümkün olmayan bir mutluluk, Allah'ın bahşettiği en büyük mükâfattı. Tabii neyi nasıl gördüğünüzle de alakalıydı her şey. İyi bakan iyi görüyordu işte.

Cihangir bende bir terslik olduğunu anlayarak yanıma geldi. O gelmeden telefonu ters çevirerek ekranı görmesini engelledim. Arayan kişi Tuna'ydı ve Cihangir'in yanında onunla konuşamazdım.

"Bir sorun mu var güzelim? Neden açmadın telefonu?"

Yüzüne bakmaya cesaretim yoktu.

"Banka arıyor işte. Yine kredi kartı için." Bir anlık düşünmeden konuşarak klişeye başvurmuştum. Olmayacak bir şeydi yaptığım. Yine de o an doğru olduğunu düşündüm. Pek inanmasa da bir süre dikkatle beni inceledikten sonra başıyla onayladı. Kötü bir yalancı olmamla birlikte yanaklarım kızarmaya başladı. Konuyu değiştirmek adına yapay bir gülümseme sundum.

"Yemeğe çıkalım mı?"

Elini kaldırarak saçımdan bir tutam kavradığında bakışları hâlâ sorgulayıcıydı.

"Olur güzelim."

Birlikte çıktığımız yemekte sessize aldığım telefona hiç bakmadım. Sanki bakarsam bütün büyü bozulacakmış gibiydi. Sesini duyarsam eski günlere geri dönecekmişim gibi. Yemek boyunca Cihangir'in benden şüphelendiğini biliyordum. O akıllı bir adam ve iyi bir askerdi. Bu gibi şeyler gözünden kaçmaz diye düşünüyordum. Yine de ısrarla sormadı, benim anlatmamı bekledi.

Yapamadım...

Görünürde abartılacak bir şey yok gibi gözükse de benim için öyle değildi. Bir yanda eski nişanlım öbür yanda sevdiğim adam. Daha da kötüsü bu kadar ısrarla araması beni bulduğunu da gösteriyordu.

***

Cihangir beni tekrar kliniğe bırakarak işe gidince kendimle baş başa kaldım. Telefonumu çantamdan çıkartarak ekrana baktım. Sayısız cevapsız aramanın ardından sadece tek bir mesaj vardı. Elim istemeyerek mesaja giderken korkuyla açtım.

"Küçük oyunun sona erdi İnci."

Okuduğum mesajla tüylerim diken diken olurken beni bulduğuna emindim artık. Nasıl olurdu da bu kadar çabuk bulurdu? Arkamı dönüp gittiğim gerçeklerime, yeni kurduğum hayatımda yer yoktu. Derin bir nefes alarak koltuğa oturdum. Bunların hepsinin olacağını biliyordum. Hazırlıklı olmam gerekirdi. Ama zamansız kapımı çalan aşk beni başka bir dünyaya götürmüştü.

Bu esnada içeri giren müşteriyle dikkatim dağıldı. Kısa bir süre onunla ilgilendim. Bir ağrı kesici ve antibiyotik vererek yolcu ettim. Hayat sürüp gidiyordu ve benim de bir şekilde işlerime devam etmem gerekirdi.

İş telefonum çalınca kafamdaki tüm düşünceleri bir kenara atarak cevap verdim. Hasta için çağırıyorlardı. Anahtarlarımı ve çantamı alıp kliniği Yusuf'a emanet ettim. Gittiğim köyde küçük bir buzağıyı muayene etmiş ve ameliyat olması gerektiğine karar vermiştim. Küçük bir fıtık operasyonu kolay olsa da yine de ortam şartları da eklenince fazlasıyla zamanımı almıştı. Bu işin de hakkından gelmenin verdiği huzurla kliniğe tekrar dönmek yerine eve geçtim. Akşam olmak üzereydi ve ben dinlenmek istiyordum. Eve gider gitmez bir güzel duş alıp saçlarımı kuruttum.

Baytar Hanım [RAFLARDA] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin