6. bölüm

185K 9.8K 3.1K
                                    

Merhaba 🥰

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. ⭐️⭐️⭐️

Keyifli okumalar....🥰

Küçük yaşantılarımıza neler sığdırmıyorduk ki... Acılar, neşeler, mutluluklar, hüzünler, doğrular ve tabii ki yanlışlar... Ama hepsi bir şekilde hayata devam etmemizi sağlıyor.

İnsanoğluna bahşedilen en güzel şeylerden biri de zamandı bence. Söylediğim şeyi küçümsemeyin. Rab'bimin bize bahşettiği en güzel şeylerden biri de unutmak mesela. Tabii ki fazlası sorun, ama dozunda olanı elbette güzel.

Ben de unutuyordum zamanla. Şimdilik yaşadıklarımı değil de hissettiklerimi. Aradan geçen bir haftada daha iyiydim. Yanağımdaki kızarıklık çoktan geçmişti. İşime hızla dönmüş rutinimi devam ettiriyordum. Bu durumdan fazlasıyla mutluydum. Çalışmayı seviyordum. Çalışmak, en önemlisi de mesleğimi yapmak beni daha da güçlü kılıyordu.

İstanbul'da da küçük bir pet hayvan kliniğim vardı. Fakat ailem ve zengin kesim yüzünden kapatmıştım orayı. Annem sürekli işlerime karışarak kendi kokoş arkadaşlarını getiriyordu. Arkadaşlarının hava atmak için aldıkları köpek, kedi gibi küçük hayvanlarıyla ilgileniyordum sürekli.

Hayvanları sadece uzaktan seven nişanlım -pardon eski nişanlım- sürekli paraya ihtiyacım olmadığını söyleyerek onun tabiriyle sevimsiz tüylü yaratıklarla ilgilenmemem gerektiğini dillendiriyordu. Elit çevrenin ise birbirleriyle yarışarak aldıkları hayvanlardan daha hasta ve nazlı hâlleri, gösteriş için gereksiz, hayvanı rahatsız edecek işlemler yaptırmak istemeleri, aşılarını yaptırırken hayvandan çok acı çekiyormuş gibi davranmaları beni sevdiğim meslekten uzaklaştırıyordu.

Bir hayvan sahibinin yavrusunun canı acırken bakamayıp üzülmesini anlıyordum ama aşı sırasında timsah gözyaşlarıyla özçekim yaparak hayvanı sakinleştirmesi gerekirken sosyal medyada paylaşmasını ve ameliyata almışım gibi davranmasını anlayamıyordum.

İşte bu yüzden bir süre sonra dükkânı kapatıp kepenkleri indirmiştim. Tabii yine de haksızlık etmek istemem. Gerçek anlamda hayvansever birçok iyi müşterimi kaybetmiştim.

Fakat şimdi özgürdüm. Kendi kliniğimde severek, gösterişten uzak sadece mesleğimi icra ediyordum. İnsanlar bana gerçekten ihtiyacı olduğu için, hayvanlarını düşünerek geliyorlardı. Hatta kırsal kesimlerde büyükbaş hayvanlara duyulan sevgi ve aralarında kurdukları bağ beni hem şaşırtıyor hem de hayran bırakıyordu.

Biz bu meslekte Hipokrat yemini etmiyorduk belki ama merhametli olup vicdanı dinlemek gerekiyordu elbette. Bir de sevmek... Bir hayvanı sevmeyen, insanı ve doğayı da sevemiyordu işte.

Sabah kalktığımda Burçak çoktan işe gitmişti. Lavaboya girerek işlerimi halledip tekrar odama geçtim. Bugün hava çok güzeldi ve buranın yazı gerçekten baskın bir mevsimdi. Üzerime mavi çiçekleri olan ince askılı bir bluz geçirdim. Altıma da siyah bir kot giydim. Ne yazık ki mesleğim gereği elbise, etek tarzı şeyleri pek giyemiyordum. Hele de sahada çalışmak buna hiç müsaade etmiyordu. Dudağıma sadece pembe parlatıcımı yedirirken gözlerime de rimel sürdüm. Hafif dalgalı saçlarım dünden kalan maşanın etkisindeydi. Biraz düzelterek açık bıraktım. Gözlüğümü başıma geçirerek çantamı ve telefonumu aldım. Kapının önünde topuklu ayakkabılarımı da ayağıma geçirip evden çıktım. Yolda Yusuf'u aramıştım.

"Günaydın Yusuf. Klinikte misin?"

Neşeli sesi hemen kulaklarımda yankılandı.

"Günaydın İnci abla. Evet biraz önce geldim."

Baytar Hanım [RAFLARDA] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin