7. Carpe Diem

28.2K 107 2
                                    

Daha düne kadar tanımadığımız bir çift ile jakuzide ne işimiz var? Bu sorunun cevabı için benim yüzüme baksanız  başka, Emre'nin yüzüne baksanız başka yanıt alırdınız. Ben şaşkın bir haldeyken Emre heyecanlanmış görünüyordu. Sinem ve Mehmet ise gayet rahatlardı. Fokurdayan suyun içinde geçirdiğim her dakika stresimizi atıyorduk. Ortamın loş hali ve içtiğim şampanya içimi rahatlatmıştı. Etrafımda kimlerin olduğunu unutmuş ve kendimi suyun terapi etkisine bırakmıştım. Emre halinden memnun görünüyordu. Sinem, Mehmet’e dönerek;
- Aşkım, düğünümüzde herkes nasıl havuza atlamıştı, hatırlıyor musun?
- Evet yaa, millete durun ne yapıyorsunuz diyene kadar bir düzine adam ayakkabılarını bile çıkarmadan havuza atlamıştı. Emre konuya daldı; ‘Gerçekten mi? Nasıl yaa?’
- Sinem’in arkadaş grubu o gün çok sarhoş oldu. Gerçi benim tayfanın da aşağı kalır yanı yoktu ya, neyse işte. Esin diye bir arkadaşı şaka olsun diye havuza ittirdiler o kafayla. Durun, yapmayın diyene kadar halayı bırakan koşup arkasından atladı. Mevzu o kadar büyüdü ki beni bile tutup attılar, Sinem gelinliği sayesinde kurtuldu. Batar çıkamaz bu kız diye bırakmışlardı Sinem'i de.
- Ama eğlenmedik mi Mehmet, ne kadar gülmüştük hatırlamıyor musun? Bak bugün bile gülümseyerek anıyoruz. Sen ilk önce bayağı gerilmiştin hatırlıyor musun? O kadar kasmaya gerek yoktu zaten. İnsan eğlendikten sonra gerisi boş. Emre devam etti; ‘Ne güzel anı olmuş işte size Sinem, haklısın vallahi.’
- Abi ben de Sinem'den önce hayatımda birçok konuyu kafama takan biriydim. Sinem sayesinde aştım kendimi. Artık başka pencereden bakıyorum.
Mehmet'in bu iltifatına Sinem bir öpücükle karşılık vermişti. Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Bu esnada biz de Emre ile birbirimizin gözünün içine bakıyorduk. Gözlerimizin derinliklerine bakarak neyi bulmak istiyorduk? Cesaret tabii ki. Biz artık birbirimizden güç almaz olmuştuk. Daha da fenası birbirimizden çekinir hatta korkar olmuştuk. Bu noktaya nasıl geldik diye bakınca, yıllar içinde yavaş yavaş aramızdaki makasın açıldığını fark ettim.
Bu esnada Sinem ayağa kalktı. Kalçasında vurarak poposu üstüne yazdırdığı dövmeyi gösterdi.
- “carpe diem” bebeğim, diyerek bir sevinç nidası atmıştı.
Hepimiz gülümseyerek karşılık vermiştik. Bu esnada Emre'nin Sinem'i baştan aşağı süzdüğünü fark ettim. Neyse ki Sinem tekrar jakuziye girmişti. Sinem, Emre ve bana dönerek;
- Eee gençler sizin en büyük çılgınlığınız ne? Yaptığınız bir yaramazlığı anlatsanıza.
Ben bu soru karşında sessiz kalmıştım. Dönüp Emre'ye baktım. Emre kısa bir duraksamadan sonra söze girdi;
- ‘Ne anlatsam bilemedim ki’ dönüp benim duruma tepkimi anlamaya çalıştı. Söze devam etti;
- Balayındayken denizde çırılçıplak yüzmüştük Meral' le, çok eğlenmiştik.
Emre'nin sözleri sonrası Mehmet ve Sinem gülümsemişlerdi. Mehmet bana dönerek;
- Senin de içinde bir ateş var Meral, hissediyorum. Sen de bir çılgınlığını anlatsana!
Mehmet’in bu çıkışını ambiyansın da etkisiyle bir meydan okuma olarak gördüm. Geçen akşam yaşadığımı sana anlatsam dibin düşer Mehmet efendi. Sinem'in rekabete davet eden küçümseyen bakışları beni iyice tetiklemişti. Aklıma Emre ile ilk çıkmaya başladığımız zamanlar gelmişti. Emre’nin elini sımsıkı tuttuğum, her fırsatta seviştiğimiz zamanlar. İçimiz alev alev yanıyordu o dönemler.
- Biz de öyle sıradan sayılmayız aslında, değil mi Emre? (Emre başını sallıyordu) Sevgili olduğumuz ilk zamanlar, tabi serde gençlik de var (hala çok gençsiniz diye ekledi Mehmet), her fırsatta birbirimize koşardık. Bir tanesini paylaşayım. Asistan olduğum dönemler, hastanede nöbetteydim. Aklıma Emre düştü, kafamdan atamıyorum. Gecenin bir yarısı ama acil nasıl kalabalık, hastadan geçilmiyor. Yok, işime konsantre olamıyorum. Emre'ye telefon açmıştım gecenin bir vakti.
- Hatırlıyorum Meral, hatta ne demiştin telefonda hatırlıyor musun? “Benim ilacım sensin, n’olur yetiş, bende derman kalmadı, her şeyimle seni istiyorum.”
“İçinde bir ateş var, hissediyorum demiştim size” diye ekledi Mehmet.
- Sonrasında Emre yanıma geldi işte, hastanede boş bir odaya geçmiştik hemen. Aç insan gibi, hatta bildiğin hayvan gibi sevişmiştik.
Ben içimdeki bu arzuyu nasıl kaybettim diye düşündüm. Aslına bakarsanız Emre'nin düşüncesiz hareketleri ya da ilgisizliği sadece ona karşı hislerimi değiştirmeliydi. Oysa içimdeki kadın tüm erkeklerden uzaklaşmıştı, kendime sırt çevirmiştim. Tanımadığım bu iki insanla aynı ortamda bu konuşmanın açılması, benim konuya daha farklı açıdan bakmama neden olmuştu. Bir anda bulmuştum işte! Yitirdiğim duygu güvendi. Evet, bu kadar basit. Bunu daha önce nasıl fark edememiştim. İnsanlara güvenimi kaybetmiştim. Kendimi ortaya koymaktan, hislerime göre davranmaktan vazgeçmiştim. İnsanların hoşgörüsüzlükleri, hâlden anlamaz davranışları, en küçük şeyde haksızca yargılamaları beni içime kapatmıştı. İnsanlar kıskançtı. Kendinde olmayanı başkası da elde edemesin diye çalışıyorlardı. Kendileriyle ve hissettikleriyle barışık değillerdi. Acımasızdılar. Her şeyi bir kurala bağlıyor, bilmediği, tanımadığı her duyguya adi bir kulp takıyorlardı. Kendi ihtiyaçlarına yabancı oldukları gibi başkalarının ihtiyaçlarına da saygı göstermiyorlardı. Mehmet lafa girdi;
- Benim de aklıma, Sinem’le yaşadığım benzer bir yaşanmışlık geldi. Sinem'e dönüp anlatmak için izin ister gibi bir bakış attı. Sinem’in tansiyonu zaten yüksekti. Devam etmesini ister bir minik yaparak onay vermişti.
- Bir hafta sonuydu. Bir işi yetiştirmek için çalışmam gerekiyordu. Sinem’le başka planımız olmasına rağmen onu ekip ofise gitmiştim. Sinem çok kızmıştı doğal olarak. Daha işe yeni geçtim ki Sinem beni çalıştırmamak için tahrik edici mesajlar atmaya başladı. Tam kafamı topluyorum, banyo yaparken çektiği fotoları atmaya başladı. Aklım başımdan gitti. Çalışmak ne mümkün. Atladım arabaya, kendimi eve zor attım. Yolda, binbir hayal kurmuşum, kapıdan bir girdim, Sinem elinde  telefon biriyle konuşuyor. Elini sallayıp selam verdi, döndü arkasını başka odaya geçti. Sanki o kadar mesajı o atmamış. Arkadaşıyla dedikodu yapıyorlar. Sanki o fotoları başkası atmış. Hadi kapat diyorum yok, uzattıkça uzatıyorlar. Oturdum bekliyorum. Sinem de inadına telefonu kapatmıyor. Sonunda dayanamadım Sinem’in peşinden gittim. Oturmuş kanepeye bir yandan sesi kısık televizyona bakıyor, bir yandan telefon elinde bir şeyler anlatıyor. Tuttum kolundan ayağı kaldırdım. El kol hareketiyle ne yapıyorsun diyor, sesini çıkaramıyor. Şortunu tuttuğum gibi indirdim. Duvara yasladım, arkasına geçtim. Arkadaşına ben seni sonra arayayım falan diyor ben işimi görüyorum. Bu sefer de arkadaşı lafı bitiremiyor, ben intikam alıyorum, durmuyorum. Sinem şekilden şekle girmişti, sonra dayanamayıp telefonu arkadaşının yüzüne kapatmıştı.
Mehmet'in bu anıyı anlatması ortamın modunu daha da yukarıya çıkarmıştı. Mehmet'in konuyu bu kadar açık bir şekilde anlatması hepimizin kalkanlarını indirmesine vesile olmuştu.  Düşünsenize, zaten iç çamaşırlarıyla jakuzideyiz, bir yandan ılık su bedenlerimizi okşuyor. O şaşkınlıkla elimdeki şampanyayı bir dikişte bitirdim. Bu hareketimle istemeden de olsa, duyduğum heyecanı herkese belli etmiştim. Emre yanıma doğru kayıp bana iyice yaklaştı. Elini belime atıp suyun içinde belli etmeden aşağı kalçalarıma doğru kaydırdı. Emre'nin titrediğini fark ettim bir anda. O benden daha heyecanlıydı. Yüzüne baktığımda benden güç almaya çalıştığını görebiliyordum. Mehmet’le Sinem nazik hareketlerle öpüşüyorlardı. Sinem bir yandan da benim bu ortama tepkimi ölçmek için beni izliyordu. Ben de Sinem’i izliyordum. Sinem gözümün içine baka baka Mehmet’le öpüşüyordu. Herkes birbirinin sınırını anlamaya çalışıyordu. Benim reaksiyonlarımı ölçerek hareket ettiklerini anladım. Bu gece Emre'nin gönlünü hoş tutmak istiyordum. O da benim gibi kabuğunu kırabilirdi. Ben ona bunun için güç verebilirdim. Madem havaya girdin Emre, bakalım ne kadar istiyorsun. Ben de onun gibi elimi suyun içinde yavaşça kaydırıp boxer’ı üzerinden Emre'nin pnisieni kavradım. Sertleşmişti, Emre pnisinei sıkmamla başını belli belirsiz geri atmıştı. Sinem Emre'nin bu hareketini görmüştü, bir an bana bakarak ince bir şekilde gülümsedi. Mehmet, geçen havuz başında olduğu gibi yine mmeleerime bakıyordu. Ben de ona yine açıkça izin veriyordum. Hepimizin birbirine verdiği mesaj aynıydı; “carpe diem".

İçimdeki Kadın UyanıyorDove le storie prendono vita. Scoprilo ora