7

86 9 8
                                    

"Ah! Bastırma acıyor."

"Kes sesini! İlk günden olay çıkartmayı nasıl başardın aklım almıyor." dedi yüzümdeki yaraları temizlemeye devam ederken.

"Ben bir şey yapmadım." diye isyan ettim. Suratıma öldürecekmiş gibi bakarken yaranın üzerine bastırdı. Dudaklarımı birbirine bastırıp ses çıkarmamaya çalıştım. İşi bittiğinde kalktı ve odadan çıktı.

Hiç bir suçum olmadığı halde dayak yemiştim. Sınıfta kızın teki sevgilisi olmasına rağmen yanıma gelmiş ve benimle flört etmeye çalışmıştı. Yanımdan kibarca göndermeye çalışsam da gitmemiş, sevgilisinin sinirli bir biçimde yanımıza geldiğini görünce 'sapık' diye bağırmış ve hızlıca yanımdan uzaklaşmıştı. Bunun sonucunda da olan bana olmuştu.

Castiel tekrar odaya girdiğinde gözlerim ona döndü. Karşıma bir sandalye çekti ve oturdu. Geriye yaslandı ve kollarını göğüsünün altında çaprazladı. Bu sayede belirginleşen kol kaslarını inceledim bir süre. Ardından suratını incelemeye başladım. Kalın sayılabilecek dudakları, şekilli burnu ve mavinin en güzel tonu olan gözleriyle oldukça yakışıklıydı. Ben incelemeye devam ederken o dudaklarını yaladı. Suratının her köşesini ezberlemek istercesine gezen gözlerim dudaklarında takılı kaldı. Daha da pembeleşmiş olan dudaklarını öpmek istedim o an.

Boğazını seslice temizlediğinde bakışlarımı dudaklarından çekmiş gözlerine bakmaya başlamıştım.

"Beni gözlerinle yemen bittiyse artık asıl konuya geçiyorum."

Duyduğum şeyle elimi enseme atıp gergince kaşıdım.

"Yok öyle bir şey."

Dememle yüzüne bir sırıtış yerleşti. Yaslandığı yerden doğruldu ve kollarını çözdü. Aynı sırıtışla oturduğu yerden suratıma yaklaştı. Dudakları yanağımı teğet geçerek kulağıma yaklaştı. Kokusu buram buram geliyordu ve ben bayılmak üzereydim. Yakınlığı beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Kulağımın dibinde fısıldar tonda konuştu.

"En kısa sürede boksa başlayacaksın ve nefes al."

O diyene kadar nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Seri hareketlerle yanımdan uzaklaşıp odadan çıktığında kalbimi tuttum. Az önce yaşanılanlar neydi?

~~~~~~~

Radyoda çalan şarkıyla yüzümde minik bir tebessüm oluşmuştu. Şarkının sesini açıp eşlik etmeye başladım.

I can take you out, oh, oh
We can kill some time, stay home
Throw balloons, teddy bears and the chocolate eclairs away
Got nothing but love for you, fall more in love every day
Valentine, valentine

Şarkının aniden kesilmesiyle arabayı kullanan  Castiel'e döndüm. Konuşmaya başlayacaktım ki arabayı sağ çekip durdu.

"Geldik."

O yakınlaşma meselesinden iki saat sonra yemeği dışarda yiyeceğimizi söylemiş, onun dışında ne benimle konuşmuş ne de göz teması kurmuştu. Garip davranıyordu ve bu aşırı can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.

Arabadan ikimiz de indiğimizde önden yürümeye başlamıştı. Kaşlarımı çatarak biraz hızımı arttırdım ve kolundan tuttum. Omzunun üstünden suratıma baktı. Kolunu elimden kurtarıp bana döndü.

"Ne var?"

Ona kızmak istiyordum ancak bu büyük cesaret isterdi. O yüzden ne diyeceğimi bilmeden öylece suratına baktım.

"Şöyle bakma kediye benziyorsun."
Bunu söylerken yüzünü buruşturmuştu. Sonra ise benim ne diyeceğimi beklemeden yemek yiyeceğimiz alana doğru yürümeye başladı.

Ben ise arkasından öylece baktım.

~~~~~~
3 haftada çöktüm.

Şimdi birkaç şey
Castiel 25 Dean ise 22 yaşında
O yüzden  ikisinin de gençlik yıllarından fotoğraf atıcam



Dean'in küçüklüğünü ve yaşadıklarını tek bir bölümde yazacağım. O da büyük ihtimalle sonraki bölüm olacak.

Ve bu kadardı.


EscapeWhere stories live. Discover now