"Arif ağabey beni pek sevmedi gibi. Hep bir uzak bir garip davranıyor."

"Aldırma sen ona. Soğuktur biraz. Sana özel değil tavrı. Ailesine girecekleri ince eler. Seni de tartıyor şimdi kendince..."

"Haklı. Daha dün geldim bugün nişanlın yarın öbür gün gelinin olacağım. Hızlı mı oldu sanki her şey?"

"Hızlı mı? Kurduğum düşler hiç ummadığım anda hayat buldu doğru. Çabuk olunca yanlış mı oluyor ki? Bizimkilerin de seni tanımak için fazla fazla zamanları var."

"Yanlış olduğunu bildiğimden değil de... Hep yarım kalmış mutluluklar üstüne ataların sözü."

"Neymiş o sözler?"

"Acele işe şeytan karışır."

"Hımm."

"Çok muhabbet tez ayrılık getirir."

"Bak sen?"

"Çok gülen çok ağlar."

"Bunları oturup düşündün mü?"

Güldü Altın. Parmaklarını iri esmer parmakların arasından geçirip aralarındaki renk farkına güldü. Kara yağızdı Akif kendi süt beyaz teninin aksine.

"Mesela en sevdiğin Orhan baba şarkısı ne?"

"Ne ilgisi var?"

"Şu ilgisi var, en acıklı en yürek yakan şarkıları sevilir genelde. Çünkü insan kendini bulduğu şarkıları daha çok sever. Senin de öyledir eminim."

Akif omzundaki başı kaldırıp çenesinden yakaladı yüzünü. İşaret parmağıyla başparmağının arasında bir mutluluktu Altın şimdiden sonra onun için. Aynı korku kendi içinde de olsa, aynı tedirginlik ruhunu arıyor da olsa, Altın kadar kötümser değildi. Onun yüzüne böylece bakabilmek, bu yakınlık her türlü kötülüğü süpürüyordu ruhundan.

"İşte şimdi yanıldın yavrum. En sevdiklerim hüzünlü olanlar değil. Birini dağ yolunda sana çalmıştım."

"Sevmenin Zamanı Yok."

"Hıhı."

"Başka?"

"Yürekten Olsun."

"Daha başka?"

"Gönülden Gönüle. Çakmak Çakmak Gözler. Hep Böyle Kalalım. Seni Buldum Ya. Daha sayayım mı?"

"Bizim şarkımızı unuttun."

"Kiralık Dünya."

"Kiralık Dünya."

Uzanıp alnına değdi dudakları Akif'in. Gözlerini öptü. Burnunu, yanaklarını, saçının başladığı şakaklarını öptü. Dudağının köşesine yapışmış birkaç altından saç tutamını çekip parmağıyla okşadı.

"Düşünme, mahzun olmasın gök bakışların. İnsan dediğin sırtında akreple yaşar. Ne zaman zehrini zerk edecek derken yitip gider kısacık ömür. Unut onu. Bakarsın yoldaşın olur."

"Senin gibi yoldaşı olmalı insanın. Senin gibi yari..."

"Senin gibi sevdası, senin gibi eşi..."

Altın'ın iki kaşının arasıydı Akif'in dudaklarının yeri. Dudakları yerini buldu, kokusunu içine çekerek öptü hasretle.

"Bana bir daha ne zaman dinleteceksin bağlamanı?"

"Nezaket teyzene yaptığın o kekten yaparsın yarın, şöyle sokağı kokuta kokuta getirirsin. Çayımızı terasta içmek için müsaade isterim ben. Sedirin üstünde otururken getirdiğim bağlamayı alırım elime. Böyle iki gözümü dikerim gök gözlerine ben çalarım, sen de bildiğin yerden söylersin dosta düşmana karşı. Olur mu öyle?"

Kiralık DünyaWhere stories live. Discover now