Köfte ekmek

504 33 1
                                    


"Şaka yapıyor olmalısın."

Aras'a sinirle bakıp kollarımı göğüsümün üzerinde kavuşturdum. "Asıl sen şaka yapıyor olmalısın. Böyle gidemeyiz."

Tam da anlaştığımız saatte anlaştığımız pastanenin önünde buluştuk. Ve 10 dakikadır tartışıyoruz.

"Ne demek böyle gidemeyiz. Bin şu arabaya artık bak geç kalıyoruz." Diyerek açtığı kapıyı sertçe kapattım.

"Denize gidiyoruz Aras bey. Önemli bir şirket sahibiyle toplantı yapmaya değil. Takım elbiseyle gelemezsiniz. O yüzden geri gideceğiz."

"Gitmeyeceğiz."

"Gideceğiz."

"Denize beni değil çocukları eğlendirmeye gidiyoruz."

"İyi de böyle eğlendiremezsiniz ki!"

Bağırdığımı fark edince elimle ağzımı kapattım. Sokaktan geçenler bize bakıyordu.

"Lütfen Aras bey." Dedim umutsuzlukla.

Derin bir nefes alarak saçlarını geriye attırdı. "Tamam bir şartım var."
E her şeye şart şurt mu koyacaksak batar bu gemi.
"Bana Aras bey demeyeceksin bir daha."

Tuttuğum nefesi dışarı verdim. Sorun da baya büyükmüş(!)

"Hiç mi?" Dedim.

"Hiç."

"Ama siz Aras Beysiniz"

"Beren!"

"Tamam kabul." Ellerimi kaldırdım teslim olurcasına. Arabaya binerken bir yandan da kahkaha atmama engel olamadım.

Adam takım elbiseyle deniz kenarına gidecekti. Hayır o değil yan yana duruyoruz beni rezil mi etmeye çalışıyor anlamadım.

"Eve geri dönmüyoruz ama. Ev uzak. Şuradan alırım bir şeyler."

Emniyet kemerime uzanırken omuz silktim. "Yeter ki değiştir."

Hiç bir şey demedi. Hatta buluştuğumuzda beni gördüğü an yüzü kızardı. Kot şort ve üzerine de beyaz askılı bluzumu giymiştim. Sanırım yanlış giyindiğini o an fark etti. Ama kabul etmedi. Asla.

Bi mağazanın önünde durduk. Emniyet kemerimi çıkarırken bana baktı hayretle. "Sen nereye?"

"Sizinle.. yani seninle geliyorum."

Hafif tebessüm eder gibi oldu. Hızlı bir hareketle emniyet kemerini  çözdü o da. "Neden peki."

"İşimi şansa bırakamam." Dedim ve çabucak indim arabadan.

İçeri girdik ve Aras gözlüklerini tepesine dikip  etrafına bakındı.

"Bu nasıl?"
İşaret parmağımla mankenin üzerindeki mavili siyahlı şortu gösterdim.

Elime vurdu hafifçe. "Parmakla gösterilmez. Kaç yaşındasın sen?"

Şaşırsam da hemen kendime geldim.
"Bu bir soru mu?"

Hey Allahım dercesine uzaklaştı yanımdan. Ne? Sadece gösterdim işte.

Eline siyah bi şortla siyah bir tişört aldığında "aaa sakın." Dedim. Elinden çekip tekrar askılara astım.

"Çocuklar seni cenaze törenine gelmiş gibi görmesin lütfen."

Gözlerini kapatıp bir süre öyle durdu. Açtığında yaklaştı. "Çok zorluyorsun."

ANNE Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon