(48) Bu Adam Laftan Anlamıyor!

Start from the beginning
                                    

Güldü. "Bir şansım var mı?"

Ve güldüm. "Hayır, beni kaybettiğine yan."

İlk defa yüksek sesle güldüğünü gördüm. "Sendeki bu şeyi çözemiyorum," dedi. "Bir şekilde etrafındaki herkesi güldürmeyi başarıyorsun." Aslında hepsini ağlatmak istiyordum ama hep ters tepiyordu. Acaba palyaçoyum da bir tek benim mi haberim yok? Palyaçolardan da nefret ediyorum!

İshak yol boyunca orada ne yapacağımı ve nasıl davranacağımı anlatıp durmuştu. Alaz'ın daha önce benim için hazırladığı sahte özgeçmişi kullanacaktım, yani Yankı Sarmaşık olacaktım. Sedef olmaya çok meraklı olmadığım için bu işime gelirdi. Zaten Alaz daha önce sadece yakınlarımın Sedef Sarmaşık'ı bilmelerinin ajan olduğumu kamufle edeceğini söylemişti. Çünkü birileri Sedef Sarmaşık'ı araştırırsa bir ajan olduğum ortaya çıkardı. Fakat Yankı Sarmaşık'ı araştırdıklarında kimsesizler yurdundan firar edip sokaklarda büyümüş bir kız bulacaklardı. 

Evet, Buzdağı ile aynı fikirde olmaktan hoşlanmasam da Yankı ismi işim için kod adı görevi görüyordu. Hayatım boyunca bir parçam haline gelen bu isimden kurtulamayacaktım.  Buna üzüldüğümü fark edince başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Sedef'in varlığını çok az da olsa hâlâ içimde hissediyor olabilirdim lakin bugün her zamankinden daha fazla Yankı olmalıydım. "Arkadaşlarım nasıl?" diye mırıldandım. Sessizlik beni rahatsız ettiği için aklımdaki bir diğer konuyu açtım. Bu konuda sürekli beni bilgilendiriyordu fakat yeterli gelmiyordu.

"Yiğit aynı," dedi ve arabayı hızlandırdı. "Ailesinin evinde kalıyor, bunu zaten biliyorsun. Tedavisi hâlâ devam ediyor ama bir gelişme yok. Naz o klinikte kalmakta kararlı ve ne ailesini ne de arkadaşlarını görmeyi kabul ediyor. Kuzey, Ecrin, Hakan ve Efe de tesise dönmeyi kabul etmiyor. Siz olmadığınız için tesise dönmek istemiyorlar. O geceden sonra hiçbiri birbirini görmediği için birbirinden kopuk hayatlar yaşıyorlar. İçin rahat edecekse Sipahi'nin adamları her birini uzaktan takip ediyor. Arda dışarıda olduğu sürece hepsi hâlâ tehdit altında," dediğinde iç çekerek sustum. 

Nasıl da kopmuştuk birbirimizden. Nasıl da her birimiz çil yavrusu gibi oradan oraya sürüklenip dağılmıştık. Ama hayır, yarın ilk iş her birini ziyaret edecek ve ekibimi bir şekilde yeniden bir araya getirecektim. Biz birlikteyken tek nefestik, ayrılınca eksik kaldığımızı bana onlar öğretmişti. Tesisteki en huysuz zamanlarımda bile beni bırakmayıp her fırsatta destek olan kardeşlerimi bırakmayacaktım. Ben o takımın bir parçasıydım, onlar yoksa sadece koca bir hiçtim. 

Yankı Sarmaşık asla bir hiç olamaz.

Araba büyük ve gösterişli mekâna yakın bir yerde durdu. "Saçlarını aç," diyerek torpido gözünden çıkardığı ten rengi kulaklığı bana uzattı. "Yakından bakınca bile zor fark edilir fakat işimi şansa bırakamam," dediğinde ne istediğini anladım. Bir saat boyunca uğraşıp yaptığım saçlarımı açmamı istiyordu!

"Bu saçları yapmak için ne kadar uğraştım, biliyor musun? Üstelik hepsi o kadar inatçı ki sürekli tavus kuşunun kuyruğu gibi kabarıyor," diye karşı çıktığımda yüzünü buruşturarak kulaklıkları yerine koydu. "Böyle söyleyeceğini tahmin etmiştim," dedikten sonra siyah, kadife bir kutu çıkartıp bana uzattı. "Kadın ajanlar için yapılmış son teknoloji kulaklık," diyerek onu almamı istedi.

Kutuyu alıp açtığımda içinden çıkan bir çift gösterişli küpe gördüm. Başlarda bunun nasıl kulaklık olduğunu düşünüp küpeleri inceledim. Fark ettiğim ayrıntı sayesinde bunu yapan kişilere hayran kaldım. Beyaz taşlardan oluşan gümüş küpenin bir iğnesi yoktu. Bunun yerine zarif bir kancası vardı. O kancayı kulak memesi yerine kulağın üstüne takıyorduk. Küpedeki gümüş zincirin ucundaki küçük kır çiçeği ise tam kulağımızın deliğine geliyordu. Elimle biraz kurcaladığımda bir çiçekle daha birleşik olduğunu fark ettim. 

YARALASAR(Kitap Oldu)Where stories live. Discover now