(16) İhanet Dedikleri Bu Mu?

222K 11K 15.2K
                                    

İp atlamak mı? Bildiğim kadarıyla bu, daha çok oyun oynamak için çocukken yapılan bir eylemdi. Ancak bir haftadır tüm Yarasalar hatta diğer grup yani Çakallar bile savunma dersleri alırken Alaz sayesinde benim rutinim hep aynıydı. Sabah kahvaltıdan sonra hepsi tesiste savunma dersleri alırken biz bahçeye çıkıp şu gereksiz şeyleri yapıyorduk. Onlar ne mi? Hemen anlatayım: On tur koşu, otuz şınav, fazla konuşursam yirmiden kırka çıkan mekikler, ok atma dersleri, hatta o meşhur taş tünelli sahada kuleye varana kadar bir tur eğitim. Geç tamamladığım her seferde ise yorulan kaslarımı linç etmek adına elli kere ip atlama cezası.

Elimdeki ipin üzerinden atladıkça sinirlerim daha fazla bozuluyordu çünkü bu işkenceyi bir haftadır çekiyordum. Saydıklarımın hepsini sabah kalkıp akşama kadar ancak bitiriyordum. Drakula ile olanlardan sonra Alaz, bana karşı daha acımasız olmuştu sanki ve bu şekilde beni cezalandırıyordu. Diğerlerinin yüzünü sadece yemek saatlerinde görüyordum. Kahretsin, bu işkence bitecek gibi değildi.

Bu adam bana neyin cezasını çektiriyor, anlamıyorum!

Elimdeki ipi kaldırarak tekrar atladım ve tekrar kaldırıp aynı işlemi tekrarladım. Sayma işini ona bıraktığım için ben nefes nefese sızlayan kol kaslarımla kendimi süründürmekle meşguldüm. Halattan sonra o kuleye tırmanmak zaten beni tüketmişken ne zaman odama çekileceğimi merak ediyordum. "Daha bitmedi mi?" Alnımdaki ter damlacıkları yüzüme süzülürken nefes nefese kalmıştım. Allah'ım, ne olur, "Bitti!" desin.

"Son beş." En azından birazdan özgür olacaktım.

Birkaç saniyenin ardından, "Bitti," demesiyle ipi bırakıp kendimi yere attım. Ayakta duracak halim kalmamıştı, buradan firar etmeyi her şeyden çok istiyordum.

Yanıma, çimlerin üzerine oturarak elindeki su şişesini bana uzatınca hemen alarak şişedeki tüm suyu içtim. "Bu-bu..." Konuşmak için nefes almaya çalıştım ama çok zordu. "Saçma! Herkes yumruk atmayı öğrenirken ben niye hâlâ bu gereksiz şeyleri yapıyorum?" Son bir haftadır olduğu gibi yine isyan etmekten çekinmedim. Allah aşkına öcü karşıma çıksa ona hadi, ip atlayalım mı diyeceğim?

Bu ne saçma bir eğitimdir, Ya Rabbim?

Yanımda sigarasını içerek büyük bir kayıtsızlıkla karşıdaki engelli koşu sahasına bakıyordu. "Senin yaşlarındayken buna benzer bir soruyu kendi eğitmenime sormuştum." Kendisi hakkında çok az konuştuğu için ona doğru dönerek ilgiyle dinlemeye başladım.

"Bana ne dedi, biliyor musun?" Bunu gerçekten bana sordu mu?

"Müneccim miyim ben, nereden bileyim?" Bana doğru dönünce dudağının kenarı çok az kıvrılmıştı. "Hiç ciddi olamıyorsun, değil mi?" Bu, sorudan çok benim hakkımda yaptığı bir tespitti ancak sesinde, kınamadan çok bu huyumun hoşuna gittiğini gösteren bir tını vardı.

"Siz zaten fazla ciddisiniz, bence birimizin umursamaz olması iyi bir şey." Ona istediğini vererek biraz ciddileştim ve merak ettiğim şeyi sordum: "Eğitmeniniz size ne söyledi?"

Sigarasından bir nefes daha çekerek yeniden önüne döndü. Bu, onu mutlu eden bir sohbet konusu değildi. "Beni durdurman için en iyisi olman gerekiyor, dedi."

"Peki, onu durdurdunuz mu?" Eğitmeninin durdurmaktan kastının ne olduğunu bilmesem de yine de sormuş bulundum.

"Evet." Sesi fazla soğuktu. "Bu tesiste onu sadece ben durdurabildim." Gittikçe ilginç bir hale gelen sohbetimiz merakımı cezbetmişti. Nasıl durdurdu acaba? Durdurma teknikleri içinde kafasına odunla vurmak gibi bir şey olduğunu sanmıyorum.

"Nasıl?"

Başını çevirip gözlerimin içine baktı. Öyle karanlık ve duygusuz bakıyordu ki biraz daha böyle bakarsa ben bir odun arayışına girecektim. "Onu öldürdüm." Pekâlâ, beklediğim durdurma teknikleri içinde kesinlikle bu yoktu. Öldürdüm mü dedi? Neyle, odunla mı? Bırak şimdi odunu Yankı, adam birini öldürmüş hem de eğitmenini! Eğitmenini öldüren, çaylağını hayli hayli öldürür. Acaba çaktırmadan tüysem mi buradan?

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin