Dürüst Bedenler

326 18 22
                                    

İzaya her zamanki neşesiyle kaldırımlarda hoplaya zıplaya ilerlerken uzakta olsa da görmeye başladığı park tabelası ile sırıttı. Çok iyi biliyordu ki bu saatlerde güneş banyosu yapmanın en iyi yeri tam da burasıydı. En azından çok sevdiği canavarı için.

Hızlıca park alanların olduğu tarafa yönelirken bir avcı edasıyla hedefinin nasıl seçenekleri göz önünde bulundurarak hareket ettiğini çözmeye çalıştı. Sonuçta shizuchandan bahsediyordu. İlk olarak park aletlerine en uzak kısmı seçerdi ki gelen gürültü onu rahatsız edip şekerlemesini bozmasın. Köşedeki alana doğru adımlarken sırıtan muhbir, gülerek etrafta koşuşturan çocukları arkasında bıraktı.

İkinci olarak ise onu görüp rahatsız etmemeleri için büyük bir ihtimal etraftaki düzgünce kesilmiş çalıları onu saklaması için kullanmıştı. Elini etraftaki çalıların üstünde gezdirirken kendisine hakim olamadan üst dudağını yaladı. Bu işi bugün bitirecekti. Bitkilerin arasından geçip açıklık alana çıkınca sekerek etrafına bakınmaya başladı. Acaba uykulu canavarı şu an neredeydi?

Üçüncü ve son olarakta güneş alan ama bir o kadar da gölgeli ona göre çok havadar bir yer seçmiş olmalıydı. Gördüğü bacaklar ile otuz iki diş sırıtırken koca ağacın arka tarafına geçti. İşte buradaydı.

-Seni buldum Shizu-chan.

İzaya, yerde ellerini karnına koymuş sakince uyuyan sarışına bakarak onun yakışıklı sayılabilecek yüz hatlarını incelemeye başladı. Yanına yaklaştıktan sonra yere oturarak eline çakısını aldı. Havaya kaldırdığı elini son hız Shizuonun gövdesine doğru savurdu. Sivri kısmı tam kalbine saplanmasına milimler kala  tutarken kıpırdamayan eline bakarak dudaklarını ısırdı. Niye hareket etmesi bu kadar güçtü? Biraz daha o pozisyonda kalırken bugün yine başarısız olduğunu kabullenerek ofladı. Acaba ne zaman onsuz kalabileceğini kabul edip öldürmeye cesaret edecekti? Sonuçta izayaya göre canavarı olmadan geri kalan hayatı çok tahmin edilesi ve sıkıcı olacaktı.

Çakısını geri cebine koyarken oturduğu yerde çenesini dizlerine koyup kollarını bacaklarına doladı. Şişirdiği yanaklarıyla karşısında her şeyden habersiz bir şekilde mışıl mışıl uyuyan sarışını inceledi. Rüzgar sarı saçlarını okşarken ağacın dalları arasından gelen güneş ışıkları üstünde adeta dans ediyordu. Gördükleri onun kalbinin hızlanmasına neden olurken etrafı şöyle bir kolaçan etti. Kimsenin olmadığından emin olurken yüzüne doğru yaklaştığı yakışıklı canavarının üstüne eğildi. Onun dudaklarının dudaklarına değmesine milimler kalmışken yine bedeni durdu. Hareket etmeyen bedenine lanet okurken ne sevmeye ne de öldürmeye cesareti olmadığı için kendisinden bir kere daha tiksindi.

-Of cidden ama!

Sitemle yarı tepinir halde ayağı kalkarken o uyanmadan hemen buradan gitmek istiyordu. Yakalanmaktan daha kötüsü onun tarafından kovalanırken duyacağı kalp yakan, onun kendisine nefretini haykıran sözleriydi. Bunu düşünmek bile canını acıtıyordu. Kendisine denk gelen otomattan daha çok hemde. Gerçi şu sıralar canavarıyla pek kovalambaç oynayamamıştı. Kendi duygularını anlamaya çalışırken onunla tek karşılaşması o uyurken onu ya öldürmek yada öpmeye çalışmasından ibaretti.

-Bu sefer öpersin diye düşünmüştüm.

-Ha?!

İzaya artık oturur pozisyonuna geçmiş saçlarını karıştırırken çapkın bir gülümseme ile kendisini izleyen canavara bakarak gözlerini kırpıştırdı. Bu lanet olası ne zamandır uyanıktı?

-Sen neden bahsediyorsun acaba Shizuchan?

-Acaba neyden bahsediyorum?

-Bana bak shizuchan bu "oo ben ne kadar gizemliyim değil mi" havalarını kendine sakla tamam mı çünkü yapamıyorsun. Gerçi senin gibi eksik nöronlu birine göre iyi iş çıkarıyorsun *ellerini başarıcaksın dercesine önünde sallar* bu bebek adımını andıran ilerlemen gözlerimi yaşarttı. Devam et.

Shizaya DünyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin