(47)PARÇALANDIK

En başından başla
                                    

Kendini sorguda hisseden adam başını yerden kaldırmıyordu. "Dün onu evine bırakırken istedi, ağabey."

"Sen de verdin, öyle mi?"

"Yol boyunca hiç susmadı mecbur kaldım." Adam haklı, bir kadının çenesini hafife almamak lazım.

Serdar'ın savunmasını yetersiz bulan İshak, her an onun yakasına yapışacak gibi görünüyordu. "Bugün de onu buraya mı getiriyorsun? Hem de bana sormadan!" diyerek rahatsızlığını bize yansıtmaktan çekinmedi.

Tüm suçu Aslı'ya atan Serdar, "Telefonda kırk dakika boyunca aralıksız konuştu," deyince Aslı kıkırdadı. "Yankı'dan öğrendiğim birkaç şeyden biri," diyerek benim çok konuştuğuma değinmişti.

Serdar elindeki poşeti Aslı'ya verip dışarı çıkmıştı. Bana yaklaşan Aslı kucağındaki büyük poşeti gösterdi. "Sana kendi kıyafetlerimden getirdim," diyerek uzanıp elimi tuttu. "Daha iyi misin?" Değilim ama iyi olacağım günlerde gelir elbet.

"Evden nasıl çıktın, Aslı?" dediğimde gülerek omuz silkti. "Dün olduğu gibi yine babaannemi kandırdım. Çiftliğin yakınlarında yalnız dolaşmak istediğimi söyledim. Kendime olan özgüvenim yerine gelsin diye peşime kâhyayı takmıyor," diyerek bana açıklama yaptığında sadece başımı salladım. Bana neler olduğunu sormuyordu çünkü bu konuda az çok tahmini vardı. Zaten henüz kendimi toparlayamadığım için bir şeyler anlatacak durumda değildim.

Kahvaltımı yapana kadar kimse konuşmadı. Yediğim şeylerin tadını bile alamıyordum ve bir durgunluk vardı üzerimde. Orada geçirdiğim günleri kolay kolay unutacağımı sanmıyordum. Her ne kadar her şey yolundaymış gibi kendimi kandırsam da aslında büyük bir travmanın eşiğinde olduğumun farkındaydım. Sadece bedensel olarak değil, ruhsal olarak da büyük bir darbe almıştım. Yurtta müdire anne, Songül Hanım için hep akıl hastası bir deli derdi ve eğer delilik genetikse bu aralar kendimden korkuyorum diyebilirdim. Gerçi onu gördüğümde pek deli birine benzemiyordu ama yine de emin değildim.

Sonuçta hangi aklı başında kadın, bebeğini ana rahminde öldürmeye çalışırdı ki? Ah ulan zalim dünya, seninle olan kavgam daha ben doğmadan başladı. Yalnız kendi hakkımı yiyemem, aldığım onca darbeye rağmen hâlâ ayaktaydım ve bu, her yiğidin harcı değildi. Bir Yankı Sarmaşık olmak gerçekten kolay değildi. Hayat sana vuruyorsa sen kaçmak yerine diğer yanağını uzat. İşte hayatta kalmanın kısa ve net formülü. Yine de bu aralar mümkünse kimse bana vurmasın çünkü dayak yiye yiye şaftım kaydı.

Kahvaltım bittikten sonra İshak taburcu işlemlerinin bu sabah yapıldığını söyledi. Aslı odadaki banyoda yıkanıp üzerimi değiştirmem konusunda ısrarcı oldu fakat kabul etmedim. Buradan çıktıktan sonra sakin kafayla uzun ve rahatlatıcı bir banyo yapmak istiyordum. Hastaneden çıktığımızda Serdar bizim için arabayı ön kapıya getirmişti. İshak elimdeki kıyafet poşetini alıp arka koltuğa bıraktı. Daha sonra ön kapıyı açıp isteksizce Aslı'ya döndü. Aslı onun memnuniyetsizliğini hissedince, "Sen değil," diyerek Serdar'ı gösterdi. "O beni arabaya taşır, Saygınlardan birinin bana dokunmasını istemiyorum," diyerek çıkıştı. Sanırım odada İshak'ın söylediği Sipahilerden biriyle muhatap olmak istemiyorum sözünü fazla ciddiye almıştı.

Öyle mi dercesine kaşlarını yukarı kaldıran İshak, "Taşı onu, Serdar," dedi. Lakin Serdar hemen başını öne eğerek geriye çekildi. "Ne haddime, ağabey," deyince dudakları kıvrılan İshak, meydan okur gibi Aslı'ya bakıyordu. İshak varken adam korkusundan Aslı'ya yaklaşamıyordu.

Aslı, Serdar'ın bu çıkışına bozulmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Eliyle beni gösterip, "Yankı beni arabaya taşır," deyince en az İshak kadar sinirlenmiştim. Oradan bakınca hayvan gücüne sahip gibi mi görünüyordum?

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin