(46) Bir Kadın Saçlarını Kesiyorsa...

En başından başla
                                    

"Ben Zafer kızım, bahçeyle ilgilenecek olan bahçıvan. Sende İshak beyin misafiri olmalısın." Bana elini uzatarak tebessüm eden adama boş gözlerle bakarak geriye çekildim. "Sizin kızınız değilim, kimsenin kızı değilim." Hemen arkamı dönüp ondan uzaklaştığımda bedenimdeki bu öfkeyi anlayamıyorum. İnsanlara her zamankinden daha nefret dolu olmam normal mi?

*****

"Yaramazlık yapmak yok sevgilim."

"Şimdi ceza vakti!"

"Cezanı çekmenin zamanı geldi!"

"Asi kızlardan nefret ettiğimi iyi biliyorsun!"

"Kedicik bir sus gözünü seveyim."

"Kuzey gitme!"

"Önce ceza sevgilim."

"Vurma!!" Çığlık atarak gözlerimi açtığımda kendimi yatakta bulunca yine kabus gördüğümü anladım. Nefes nefese yatakta oturduğum esnada, içimdeki acıyı dindirmek istercesine tırnaklarımı avuç içime geçirip gözlerimi yumdum.

"Ge-geçti..." Gözlerim dolduğunda belki rahatlarım diye ağlamak istedim ama olmadı yine yapamadım. "Geçti." Her gece tekrarladığım sözü yine tekrarladım. "Geçti..." İçimdeki kanayan yaralarımı yine kendimi teselli ederek ben sarmaya çalışıyordum.

Kuzey! Neden bana işkence etmeyi bırakmıyorsun?

Allah'ın pislik serserisi öldüğün yerde rahat ver bari!

Yataktan çıktığımda pencereden yansıyan ışık zerre ilgimi çekmiyordu. "Aptal güneş!" İki gündür burada iyileşmeyi beklerken her gece gördüğüm kabuslar aklımı kaçırmamı sağlıyordu. Arkadaşlarımın katili dışarıda nefes aldıkça içimde sürekli büyüyen öfke beni bitiriyordu.

Değişiyordum.

Artık neredeyse hiç gülmez olmuş, kendimden bile nefret eder olmuştum.

"Hanımefendi?" Pencereden dışarıya boş boş bakarken başımı çevirdiğimde yine o sıska hizmetçiyi gördüm. Beyaz üniformasının içinde kaybolan bu karga burunlu çilli kadın bile canımı sıkıyordu. "İshak Bey sizi kahvaltıya bekliyor." Kadına sadece başımı salladığımda neyseki fazla uzatmadan odamdan çıkmıştı. İnsan içeri girmeden önce bir kapıyı tıklatır.

Üzerimdeki geceliği çıkartıp sırtımdaki yaraları rahatsız etmeyecek bol bir tişört giydim. İçime südyen giymediğim için ilk başlarda rahatsız olsam da sol göğsümdeki yara iyileşene kadar artık idare edecektim. İshak'ın benim için getirttiği pahalı kıyafetleri hoyratca karıştırıp dolapta siyah bir tayt alıp giydim. Saçlarımı her zamanki gibi at kuyruğu yaptığımda hazırdım. Aynaya bakmaya korkuyorum çünkü yanağımdaki tokat izleri iki günde hemencecik geçmezdi.

Evet, burada yaşamaya başlayalı tam iki gün olmuştu. Odamdan çıkıp basamaklara yöneldiğimde güzel bir duş almayı ne çok isterdim ama bu yasaktı. İshak'ın bana bakması için getirdiği doktorun kesin talimatı vardı. Yaralarımın iltihablaşıp enfeksiyon kapmaması için bir süre daha sudan uzak durmalıydım. Sadece ılık suyla elimin yetiştiği kadarıyla kendimi temizliyordum.

Alt kata inerek yemek salonuna girdiğimde İshak'ı kahvaltı masasının en başında çayını içerek gazetesini okurken buldum. Geldiğimi görse de pek oralı olmamıştı zaten şu iki günde hiç dost canlısı olmadığını doğru düzgün konuşmadığından anlamıştım. Ona turşu surat demekle haklıyım ne zaman görsem ekşi turşu yemiş gibi yüzü asıktı.

Tam karşısına oturunca masada bir sığırcık sütünün eksik olduğunu gördüm. Birbirinden lezzetli çeşitli yiyeceklere yüzümü buruşturdum. "Harika..." Elime çatal ve bıçağı alıp tabağıma biraz sosis koydum. Neden hiç aç hissetmiyorum?

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin