1.2

4.3K 365 649
                                    

İkinci Şişe

Harry kendini aşırı büyük bir açıklıkta bulmuştu.

"Biliyor musun Draco" Draco yine yerde yüzü koyun yatıyordu.

"Vücudunda bir sürü iz kaldığını tahmin ediyorum, sonuçta sürekli birbirimizi lanetler gönderip duruyoruz" Lucius gülümsüyordu.

"Sana ilk defa seçme şansı vereceğim"  Lucius bir an için arkasını döndü ve iki tane demir sopa çıkarttı.

"Birinde küçük bir şekilde Lucius Malfoy yazıyor. Diğerinde devasa şekilde Harry Potter, hangisini istersin?" Lucius kesinlikle çok eğleniyordu. Harry ise sertçe yutkundu, düşündüğü şeyi yapacak olamazdı değil mi?

"Boyutu umrumda bile değil" dedi Draco nefes almaya çalışarak.

"Senin isminle ilgili bir şey vücudumda olacağına kocamın ismini yeğlerim" Harry'nin gözleri dolu doluydu, nefes alamadığını hissediyordu.

Draco'nun acı feryatlarını duyarken Harry yere çömelmiş kulaklarını kapatmıştı. Bir insan evladına bunu nasıl yapabilirdi? Lily bir kere yere düşüpte bacağını kanattığında Harry'de onunla birlikte ağlamıştı bir süre. Lucius Malfoy ise oğlunun sırtına yarısını kaplayacak kadar kızgın demir basabiliyordu.

Harry, sesi kesilince bakışını kocasına çevirmişti. Ölü gibi bakıyordu, o kadar boştu ki bakışları bilmeyen birisi kesinlikle onu öldü sanardı. Harry ise sürekli bunun bir anı olduğunu hatırlatmaya çalışıyordu kendine.

"Bunu hak etmedim" diye fısıldadı kendi kendine ama etraf o kadar sessizdi ki gitmek üzere olan Lucius bunu duymuştu.

"Sen bizim safkanlığımızı bozdun Draco! Senin yüzünden biz Malfoy'lar artık safkan bir aile değiliz! Melez biriyle evlendin! Hemde Potter'la! Harry Potter'la bu da yetmezmiş gibi tutup teyzenin o bulanık torununa da soyadını verdin!" Draco her şeye rağmen gülümsüyordu şu an.

"Potter'lar da saf-"

"O bulanık Lily'e kadar olabilir!" ve Draco gülümseyi kesti.

"Kimse anneme bulanık diyemez!" Draco o yaralı ve canı yanan haliyle ayağa kalktı. Asasını el yordamıyla buldu ve eline aldı. Lily'e Harry bile tanımıyor ve annesine bulanık diyenlere bu kadar tepki göstermiyorken Draco'nun bu tepkisi biraz fazlaydı ancak daha sonra Draco'nun Hogwarts'ta Ron'a söylediği bir cümle geldi Harry'nin aklına.

"Ayrıca Harry'nin değer verdiği her şeye değer verdiğimi biliyorsun"

"Anne mi?! Tanrım Narcissa ne kadar da üzülüyordur o bulanığa anne-"

"Kimse. Anneme. Bulanık. Diyemez!" ve küçük düello tekrar başlamıştı. Lucius'un bulundurduğu asa kendi asası olmadığı için o kadar da güçlü değildi ama en azından kendisini savunmasına yarıyordu ancak atladığı bir şey vardı, Draco onu kendi sırtına basılan demirin ısıtıldığı ateşe doğru itiyordu. Etraf bir an için kararsa da geri dönmesi uzun sürmedi.

Draco bir ağaca sarılmış ayakta kalmaya çalışıyordu, nefes alamadığı çok belliydi ve sırtı oluk oluk kanıyordu.

"Harry" diye fısıldadı.

"Burada kalırsam öleceğim, sevgilim bana yardım et. En azından çadırımı bulmam ve gitmem için" Draco hıçkırdı. Canı çok yanıyor olmalıydı. Harry'de ağlıyordu artık onunla birlikte ancak bir kaç dakika sonra Draco'nun yanında büyük grimsi-mavimsi bir çatal boynuzlu geyik belirdi.

"Teşekkürler" demişti Draco. Harry bu günü hatırlıyordu. Lily beş yaşlarında falandı, yani Draco gideli yaklaşık dört beş yıl oluyordu. Bütün çocukları uyuttuktan sonra -ki bu çok zor oluyordu- salondaki camın pervazına oturmuştu elinde kahvesiyle.

I Found Love || Drarry Where stories live. Discover now