1.1

4.2K 385 200
                                    

Evet işte artık o iki bölümden birindeyiz. O yüzden iki bölüm atacağım. Draco'nun on yıldır nerede olduğu ve Harry'e neden geri dönmediğini öğreneceğiz. Normalde yorum falan istemem ama tepkilerinizi belirtirseniz o kadar mutlu olurum ki... Sizi seviyorum 🖤

Harry elinde ki üç tane şişeye bakıyordu, birini düşünseline dökmüştü ama içinden bir ses göreceği şeyleri sevmeyeceği konusunda emindi.

"Yalnız olmak istemiyorum" diye fısıldadı Draco'ya doğru.

"Ama yalnız olmalısın" Harry kafasını salladı ve yavaşça düşünseline doğru eğildi.

Birinci Şişe

Harry gözlerini Hogwarts'ın ikinci katında ki bozuk kızlar tuvaletinde açtı. Draco'nun her zaman taralı olan beyaza yakın sarı saçları bu sefer darmadağındı.

"Yani baban, sana ceza olarak Creatus Laneti mi uyguluyordu?" dedi Mrytle. Draco sadece kafasını aşağı yukarı salladı.

"Azkaban'a gitmesi beni üzmüyordu ama geldiğim noktayı görüyor musun?"

"Oh zavallı Draco" dedi Mrytle. Harry tahminince altıncı sınıfta olduklarını tahmin ediyordu. Hatta muhtemelen birazdan kendisi de giriş yapacaktı tuvalete.

"Peki baban, Harry'e olan aşkını biliyor mu?" Harry istemsizce tebessüm etmişti.

"Bilseydi, Creatus ile kalmazdı. Bunu sende biliyorsun" Harry yutkunamadı. Kendi öz oğluna işkence laneti ile ceza vermek mi? Harry beş evladının da ağzının içine bakıyordu.

"Senin olduğunu biliyordum Malfoy" diye kendi sesini duyduğunda etraf bulanıklaşmış sonra yok olmuştu. Harry bu anıdan ne anlaması gerektiğini biliyordu. Draco ne olursa olsun babasından hep korkmuştu çünkü çocukluğundan beri Creatus Laneti ile karşı karşıyaydı.

Etraf tekrar oluşmaya başladığında savaş alanındaydı. Hagrid kucağında Harry'i taşıyordu.

"Harry Potter, öldü" dedi Voldemort ve bütün ölüm yiyenler kahkaha attı. Lucius ise Draco'ya baktı.

"Draco, gel" dedi yavaşça ama Draco'nun gözlerinden bir yaş düştü.

"Hayatımın aşkını öldüren adamın safında durmayacağım" dediğinde bütün herkes ona şaşkınca bakıyordu ama Lucius duyduğu şeyden kesinlikle memnun değildi.

"Ne saçmalıyorsun sen?!" dedi dişlerinin arasından. Draco tam ağzını açmıştı ki Voldemort araya girdi.

"Oh Lucius, Draco daha genç bir adam. Kafasının karışmış olması çok normal. Hadi Draco buraya gel" demişti o pis gülüşü ile. Draco ise Ron'la göz göze gelmişti. Ron ona kafasıyla gitmesini işaret etti. Bir eliyle çaktırmadan her şey yoluna girecek demeye çalışıyordu. Demek ki Draco ve Ron'un yıldızı bu sayede barışmıştı. Ron onun gözündeki saf acıyı ve içinde ki saf samimiyeti görmüş olmalıydı. Draco yavaşça aşağıya doğru inmeye başladı. Harry devamını biliyordu. Neville bir konuşma yapacaktı, Harry kendine Neville'nin konuşması sırasında geliyordu. Zaten Hagrid'in kucağından atladığında Draco ona savaşması için asasını atacaktı.

Etraf tekrar bulanıklaştı ve Harry kendini Draco'yu uğurlarken buldu. Bütün çocukları uyutmuştu ama Albus kucağındaydı, onu sallıyordu yavaş yavaş.

"Yani?" dedi Harry.

"Baban kaçtı diye gitmek zorunda mısın?"

"Bebeğim akşam yemeğinde evde olacağım en geç, tamam mı? En azından içim rahat etsin istiyorum" Harry derin bir nefes alırken Draco oğlunun küçücük olan başına bir öpücük kondurmuştu. Ardından ikisinin dudakları birleşmişti ve Harry o gözden kaybolduktan sonra içeri girmişti.

"Özür dilerim gün ışığı" diye fısıldadı Draco.

"Sen her zaman benden önemliydin Harry, yine öylesin." Harry zaten o günde biliyordu Draco'nun uzun bir süre geri gelmeyeceğini ama daha ilk adımda Harry'nin ne kadar önemli olduğunu kendine hatırlatması bile gözlerini doldurmaya yetmişti.

Etraf tekrar karardı, anılar gerçekten çok kısaydı ama çok olmalıydılar. Yoksa üç şişe etmezlerdi değil mi? Harry gözlerini tekrar açtığında Draco ayaklarının ucuna düşmüştü.

"Aziz Potter'ın Aziz kocası" Lucius'un sesiyle irkildi Harry.

"Hafta da kaç defa yatıyorsun altına? Ya da Karanlık Lord'a ihanet etmene değecek kadar eğlendiriyor mu seni?" Draco derin bir kaç nefes aldı ve ayağa kalkarak babasına doğru bir lanet fırlattı. Creatus ve İmperius Lanetlerine sadece Lucius'a karşı kullandığı sürece izni vardı, bunu Harry'e zamanında Hermione söylemişti.

"Onun ismini ağzına almaya cüret etme" dedi babasına sayısız lanet gönderirken. Lucius hepsini profesyonelce karşılıyordu.

"Oh ne kadar duygusal?!" dedi Lucius iğrendiği belli olurken.

"Hem Harry'nin tekrar evlendiğini duydum, eh iki yıl az değil sonuçta" Draco bir an için afalladı ama Harry'nin kendisine bunu yapmayacağını biliyordu.

"Bilmediğin bir şey var baba" dedi Draco sırıtarak.

"Ona üçüncü sınıftan beri olan aşkımı dördüncü sınıftan beri biliyor" bu sefer Lucius'un yüzü asılmıştı. Harry ise yerinde bayağı bir kızarmıştı. Dördüncü sınıftayken ilk defa birlikte olmuşlardı ve Harry bunu Ron ve Hermione'ye ağzından kaçırmıştı, tabi ikisi de inanmamış ve kahkaha atmışlardı.

"Expelliarmus" diye bağırdı Draco, Lucius'un yaşadığı ufak şoku kullanarak.

"Ah benim oğlum büyümüşte kocasının imza büyüsünü mü kullanırmış?" dedi Lucius asası elinden Draco'nun eline uçarken.

"Ama bu burada bitmedi" dedi ve gözden kayboldu. Draco ise derin bir nefes alıp yüzünde ki kanı üzerine sildi. Ardındansa Lucius'un asasını ortadan ikiye ayırdı. Ormanın içine yürüyüp küçük çadırın içine girdi.

"MR. Knows" diye seslendi çadırın içinde. Ardından masaya oturup ufak bir kağıda 'Harry evleniyor mu?!' yazıp arkasına Pansy Parkinson yazdı.

Etraf tekrar bulanıklaşmaya başlarken bu sefer Harry karşısında kocaman bir ruh emici gördü.

"Gördüğün gibi oğlum, onları yanıltmak çok zor değil" Lucius gülerken Draco yutkunamıyordu bile.

"Unuttuğun bir şey daha varmış" dedi asasını çıkartırken.

"Ben hala ölüm yiyen olabilirim ama bir Potter'ım! Benim güzel anılarım var" Harry bir anının içinde olmasına rağmen korkarken Draco'nun nasıl bu kadar sakin kaldığını anlamıyordu.

"Expecto Patronum!" diye bağırdığı zaman asasından kuvvetli grimsi bir ışık hüzmesi çıkıp büyük bir dağ gelinciğini oluşturmuştu. Bu da ruh emiciyi arkasına dahi bakmadan kaçmaya zorlamıştı.

"Creatus" diye bağırdı Lucius, Draco'nun yere çökmesine ve acıdan kıvranmasana neden olurken.

"Potter seni iyi eğitmiş ama bakalım sen, sen olmadan da evliliğiniz yürüyecek mi?" ancak anılar burada bitmiş ve Harry geri çekilmişti.

"Neden yarım?" dedi Harry ilk önce.

"Onun devamı üçüncü şişede" dedi Draco. Harry yutkunamadığını hissetti.

"Bunlar en hafifleri değil mi?" dedi, cevabını almak istemediği soruyu sorarken. Draco sadece kafasını sallamıştı.

"Belki de senin gerçekten sadece geri döndüğün ihtimalin ile mutlu olmalıyım" Draco burkukça gülümsedi.

"Bana güvenemezsen evliliğimizi rayına oturtamayız Harry, hepsini izlemen gerekiyor" Harry boş şişeyi Draco'ya geri verdi. İkinciyi döktüğünde kendisini kesinlikle hazır falan hissetmiyordu.

I Found Love || Drarry Where stories live. Discover now