Onbirinci Bölüm

1.2K 66 14
                                    


Doktor Mösyö (Z), Rakım ve Mister Ziklas, zavallı Can huzurunda oynamak istedikleri oyunu becerememişlerdi. Kız da sırrını açmış ve üzüntüsüyle hastalığı şiddetlenmişti. Mister Ziklas diğer kızı Margrit için de korkmuş, onu alelacele türlü hilelerle, vermiş olduğu sözlerle İskenderiye'ye göndermişti. Mister Ziklas, Margrit'in isteği üzerine, hem vapura kadar refâkat etmesi hem de konuşması için Rakım'ı davet etti.

                Peder, valide, kız bir de Rakım Kurşunlu Mahzen'den sandala binerek vapura kadar gittiler. Ziklas kızını kaptana emanet ettiğinden, kaptan hal hatır sorduktan sonra birinci kamarada bunlara çay kahve ikramında bulundu. Ayrılma vakti geldiğinde anne babasıyla vedalaşan Margrit, Rakım'ın kulağına yavaşça "Ey Rakım, seni üç parçaya ayırmak mümkün olsaydı, ben de bir parçana sahip olabilmek için her gayreti gösterirdim. Kız kardeşimin de size gönül verdiğini duyunca, artık kendimi zorlamamam gerektiğini anladım. Yoksa ben de ölüm döşeklerinde olurdum. Senin aşkın bana ölümün pençesiydi. Kendimi zor kurtardım. Canan'a özellikle selâm söyle. Kardeşimin katilinin kendisi olduğunu bilsin. Fakat bunda mazurdur. Emin olsun." dedi.

                Acayip!

                Evet burası gerçekten acayiptir. Daha acayibini de bilmek ister misiniz? Bu vapur, Akdeniz Cezayir'inde bir mutasarrıflık görevi almış, İstanbul'dan ayrılmakta olan Felatun Beyi de yolcu etmekteydi. Bu olanlar yetmiyormuş gibi Rakım, güvertede bir de Felatun'a rast geldi.

                Rakım: Vay beyim! Rabbim selâmetler versin.

                Felatun: İstanbul'un zevkini size bıraktık birader ... Ada'sına mutasarrıf oldum. Gidiyorum. Artık Matmazel Ziklas ile doyuncaya eğleniniz.

                Rakım: Birisini bugün yarın mezara vereceğiz, işte birisi de bu vapurda İskenderiye'ye gidiyor. İstanbul'un zevkini süren varsa o da sizsiniz.

                Felatun: (İç çekerek) Evet hakkın var. Babamdan kalanı tamamen kaybettiğim yetmiyormuş gibi yüz elli bin kuruş kadar da açığım var. Fena zevk değil doğrusu.

                Rakım: Zararı yok birader. İnsanın aklı sonradan başına gelir. Bundan sonra yapmazsınız.

                Felatun: Bundan sonra alacağım maaşla kendimi geçindirir, artırdığımla da bin beş yüz lira borcu ödeyebilirsem, belki doksan yaşımda rahata kavuşurum.

                Rakım: Ödenmeyecek borç yoktur.

Felatun: Yok birader, zevk sefa sürdüm, çocukluk ettim. Her türlü şeye giriştim. Ama memur olduğum yerde maaşımla yetinip ayrıca çok çalışacağıma emin olabilirsin.

                Rakım: Allah için birader, buna inanıyorum. Rabbim yardımcın olsun. Benim duam; inşallah bundan sonra malın mülkünden ziyade makamın büyür, borcunu ödersin, sonra da alnının teriyle zevkini çıkarırsın.

                Felatun: Gerçekten sadakatle hizmet ettikten sonra bu söylediklerin de olur.

                Rakım: İşte bu fikirle, niyetle memuriyete başlamanı isterim. Bu inanç kimde olursa, Allah onun daima yardımcısıdır. Allah selamet versin birader. Bizi unutma, arada bir mektuplaşırız.

                Felatun: Hay hay, adiyo monşer!

                Rakım: Bon vuayaj mon ami!

                İngilizlerin kinine ne dersiniz? Mayonez meselesinden sonra Ziklas ile Felatun arasındaki soğukluk sürmekteydi. Felatun'un Rakım'la vedalaştığını gördükleri halde çocuğa merhaba bile demediler. Ama hakları da yok değil hani?

Felatun Bey ile Rakım EfendiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin