Beşinci Bölüm

1.2K 56 23
                                    


Koca Rakım, Felatun Beyin kendisini mahcup etmek için ne kadar çalıştığını, üstelik çevirdiği her dolabın aslında kendisini mahcup ettiğini gördükçe onun adına daha çok üzüldü. Bu üzüntüyle evine kadar faytonla geldi. Felatun'un içinde bulunduğu durumu düşünmekten kaynaklanan dalgınlığı, tam pencerenin altına geldiği anda, Canan'ın çalmakta olduğu piyano sesiyle bozuldu. "O zavallı kız hâlâ beni bekliyor. Şimdi yüzünü gördüm mü yine hislerim kabaracak. Canım bu kızın beni bu kadar etkilemesinin sebebi nedir? Kendisini nasıl seviyorum bilmem ki? Jozefino'nun dediği gibi değil. Benim dediğim gibi de değil. Ne kardeşim gibi, ne de sevgilim gibi seviyorum. Bu da başka bir durumdur her halde. Bir muhabbet çeşidi de varsın bu olsun." diye düşünürken bu arada arabacıyı gönderdi. Kapıyı çaldı. Hemen piyanonun sesi kesilip koşa koşa gelmekte olan Canan'ın ayak sesleri işitildi. Kapı açıldı.

Rakım: Daha yatmadın ha Canan!

Canan: Sizi bekledim efendim. Dadı kalfa yattı.

Rakım: Öyleyse kendisini niçin piyano sesiyle rahatsız ettin?

Canan: Kendisi izin verdi efendim, kendisi istedi.

Rakım: Sana hocandan selâm var. Bu akşam kendisini gördüm.

Canan: Oh! Ne kadar memnun oldum. Size güceniyordu.

Rakım: Artık gücenmez.

Bu sözleri söylerken Rakım'ı bir utanç, bir pişmanlık, bir şevk, bir muhabbet, bir korku, dehşet kısaca birbirine hiç uymayan binlerce şey sarmıştı. Fakat hepsini içine atıp öylece odasına çıktı. Canan kendisini soyundurdu.

Rakım: E... Hocanı seviyor musun Canan?

Canan: Gerçekten efendim, çok seviyorum. Ne kadar akıllı, yetenekli bir kadın!

Rakım: O da seni seviyor. Hatta bu dersi benden çok senin hatırın için veriyor.

Canan: Allah'a emanet olsunlar.

Rakım, o gün vaktini nasıl geçirmiş olduğuna dair Canan'a birkaç söz daha söyledikten sonra başka bir konuya geçti.

Rakım: İçin sıkılıyor mu Canan?

Canan: Hayır efendim! Niçin sıkılsın?

Rakım: Yok! Hani, gezmek istiyor musun diyorum.

Canan: Ben ne bilirim efendim? Siz bilirsiniz, dadı kalfa bilir.

Rakım: Eğer senin canın istese ve dadı kalfaya söylesen, götürmez mi?

Canan: Götürür efendim. Niçin götürmesin. Ama, zaten benim canım da istemiyor. Hatta dadı kalfa götürmek istediği zaman da istemiyorum. Neme lazım? Eğlenecek birçok şeyim var. Kitaplarım, yazım, piyanom var. Ben rahatım efendim. Bahçem var. Dadı kalfa bana Salıpazarı'ndan küçük bir kazma, tenekeden küçük bir bahçe kovası aldı. Bahçeyle ilgileniyorum. Eğleniyorum.

Rakım, "Aferin Canan!" diye eliyle kızın arkasını sıvamıştı. Ne dersiniz, kız elektriklenmiş gibi bir şeyler hissetmesin mi? Belirtisi, yüzünde bir kırmızılık oldu. Anlaşılan Rakım kızı odasına göndermek istemiyor, kız da pek gitmek istemiyordu. Ancak vakit oldukça geç olduğundan herkes odasına çekilip yattı. İhtimal ki ikisi de geç saatlere kadar uyuyamadılar.

Hikâyemizdeki olaylardan da anlaşıldığı gibi, Rakım'ın zihnini şimdiye kadar böyle şeyler pek meşgul etmemişti. Bu arada asıl vurgulamak istediğimiz şey, hem Jozefino'nun, hem Canan'ın, hem de yeterince belli etmeseler bile İngiliz kızlarının hissettirdiği duygular Rakım'ı işinden uzaklaştırdı zannedilmesin. Rakım yine eskisi gibi çalışmalarını en iyi şekilde sürdürüyordu. Yazılarını yazıyor, Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği gibi rızkını kazanıyordu. Bir de cimrilik denilen şey Rakım'ın aklından bile geçmezdi. Her ne kazanırsa evine, dadısına, Canan'a harcardı. Geliri çok fazla olduğu zaman israf etmez, kalan parayı dadı kalfaya verir, o da kendi sandığında saklardı.

Felatun Bey ile Rakım EfendiWhere stories live. Discover now