İkinci Bölüm

2.6K 101 28
                                    


Geçen bölüm bize, hikâyemize adını veren iki kişiden birisinin özel hallerini epeyce öğretti. Burada da kısaca Rakım Efendinin özel hallerini görmeye muhtacız.

Rakım Efendi dediğimiz çocuk, eski Tophane kapıcılarından birisinin oğlu olup bundan 24 yıl önce babası öldüğünde, annesinin elinde, bir yaşında yetim kalmıştı. Bir kapıcı evladına ne bırakabilir? Bizim Rakım Efendinin babası da Salıpazarı tarafında üç odalı bir çürük kümes ve bir de Arap cariyeden başka hiçbir mal bırakmamıştır.

Annesi aklı başında, tuttuğunu koparan bir kadın olup Fedayi ismindeki Arap cariye de annesine benzerdi. Kocasının ölümünden sonra çektiği acıların ardından aklını başına toplayan anne, "Fedayi, artık aramızda hanımlık, hizmetçilik kalmadı. İkimizin de çalışıp kendimizi ve şu yavrucuğu beslemekten başka çaresi yoktur." dediğinde sadık Arap "Ah hanımcığım! Sen neye çalışacaksın? Ben çalışırım, hem seni hem de küçük beyimi, evladımı beslerim." diyerek bütün idareyi kendi üzerine almayı göze almıştı. Bununla beraber anne, bu yükü Fedayi'nin üzerine bırakmadı. Kendisi el dikişi dikip oya yapar, çevre uçkur işler ve bunları Salıpazarı'nda Fedayi'ye sattırır. Diğer günler ise Fedayi'yi çamaşıra, tahta yıkamaya gönderir, arada bir kendisi de gider, kısaca ellerinin emekleriyle kimseye muhtaç olmadan geçinirlerdi.

Rakım büyüdü. Beş yaşında Salıpazarı'ndaki Taş mektebe verilip on bir yaşında İstanbul tarafında Valide Rüştiye mektebine alındı. On altısında oradan çıkıp Hariciye kaleminde bir iş buldu.

Aman bu çocuk ne kadar çok çalışıyordu! Hani "Gece gündüz çalışıyor." derler ya! İşte öyle. Annesi, tam evladını bu boya getirmişken vefat etmesin mi!

Amma bu bile onun için bir nimetti. "Ah! Rakımcığımın bir kere insan içine karıştığını görsem hiç gözüm arkada kalmazdı." derdi. İşte arzu ettiği bu nimete kavuştu.

Rakım'da henüz aylık yıllık yok. Sadık Fedayi hâlâ dikiş diker, mendil çevre işler, kahve torbası diker. Aldığı paradan evinin idaresi için gerekli olanı ayırıp sonra da geri kalanını "Delikanlıdır parasız kalmasın." diye tamamen Rakım'a verirdi. Fakat Rakım'ın cep harçlığına o kadar ihtiyacı yoktu. Sabahleyin Süleymaniye medresesine gidip saat dörtte oradan ayrılır, kaleme gider, sonra kalemde aldığı Fransızca dersini takip eder, kendisini biraz daha geliştirmek için de Galata'da bir hekime gidip akşam saat birde evine dönerdi. Yemekten sonra Kazancılar mahallesinden Beyoğlu'na çıkıp yine Hariciye kaleminden arkadaşı olan bir Ermeniye Türkçe okutur, bunun karşılığında da Fransızca kitaplarını karıştırmak için söz alır, vaktini böyle geçirmiş olurdu. Bu şekilde vakit geçiren bir çocuğun parayla alâkası olur mu ki?

Hatta Rakım, cuma günleri bile, yukarıda bahsedilen Ermeni arkadaşının kütüphanesinden çıkmazdı. O kadar ki aile fertleri Rakım'a güven duymuşlar, kendileri Pazar günleri bir yerlere gitseler bile evin kütüphanesini ona bırakır olmuşlardı. Bu, Rakım'ın en mutlu günlerinden biri olurdu.

Bizim Rakım Efendi bu şekilde eğitimine dört yıl daha devam etti. Koca Fedayi dadı ise bıkmadan usanmadan çalışarak hanımının kendisine emanet bırakmış olduğu göz nurunu, hor hakir bırakmak şöyle dursun, hali vakti yerinde bir adam evladı gibi yaşattı. Onun aldığı eğitimi, terbiyeyi, hali vakti yerinde olanlar bile kolay bulamazlar. Rakım gayretiyle, dadısının teşvikiyle her şeyi en iyi şekilde öğrenmeye çalışmıştı. Hadis, tefsir ve fıkhı gözden geçirmiş. Risale-i Erbaa'yı açıklamalarıyla incelemiş, edebiyatta Farsçadan Arapçadan seçme beyitleri ezberlemişti. Fransızcasını geliştirmiş, kimya, hukuk, coğrafya gibi alanlarda da kendisini yetiştirmişti. Özellikle de okuduğu Fransız romanlarının, tiyatro metinlerinin, şiir ve edebiyatın sonu yoktu. İki gece kendisinde kalmak üzere bir kitabı evine götürmek için izin alabilecek olsa, onu yalnız okumakla kalmaz, en güzel parçalarından alıntılar yapar, defterine geçirirdi. İşte Rakım Efendinin önceki halleri bunlardan ibaret olup parasızlığı yirmi yaşına kadar devam etmişti. O zamana kadar kalemden almış olduğu maaş yüz elliye kadar varmış olsa da, yirmi yaşında bir hariciye memuru için bu paranın para olmadığı bilinir.

Felatun Bey ile Rakım EfendiWhere stories live. Discover now