02 | Yeniden Tanışma

134 15 11
                                    

Chibi-Usa Kristal Çan'ı kaybettiğini farkettiğinden dolayı derse hiç odaklanamamıştı - ki zaten normalde de dersi dinleyemezdi - Tüm günü sadece onu nasıl kaybettiğini düşünerek geçirmişti. Hatta öğle arası bile düşünmekten bir şey yemediğini görünce şaşıran kızlar, onu sorguya çekmeye çalışsa da Chibi-Usa bir şekilde aradan sıyrılmayı başarabilmişti.

Hâlâ Kristal Çan'ın dün gittiği tepedeki sakura ağacının altında olmasını dilerken bir taraftan da akşam bitirdiği illüstrasyonu kulübe bırakmaya gidiyordu. Kulüp başkanına resmi teslim eder etmez oraya gidecekti çünkü geçen her saniye onun aleyhineydi. Sonuçta tepeye vardığında çanın orada olmasının garantisi yoktu.

Öte yandan nedenini bilmeksizin bir şekilde dün gördüğü çocukla tekrar karşılaşmak istiyordu...içinde sanki bunun gerçekleşmesi gerekiyormuş gibi bir his vardı. Helios'a çok benziyordu ama o Helios ise neden kendisini tanımıyordu? Chibi-Usa buna anlam verememişti. Belki de sadece ona benzeyen biri diye düşünerek kendini avutmaktan başka bir şey yapamıyordu.

O sırada diğer kızlar ise kafeteryada oturmuş, kulüplerin başlamasını beklerken zaman geçsin diye konuşuyorlardı.

"Kızlar, sizce de Chibi-Usa dün biraz...fazla garip değil miydi?" diyerek konuyu açan Hotaru olmuştu. "Bir yerlere geç kalması zaten alışılmadık bir şey değil fakat dün Diana'nın da garip hâllerine bakacak olursak ortada bizden saklanan bazı olaylar dönüyormuş gibi sanki..."

Gözlerini kısmış, kollarını bağdaştırmış, düşünme moduna geçmişti Hotaru. Aklında sadece Chibi-Usa vardı, onu düşünmeyi bırakamıyordu. Tüm gün gördüğü düşünceli hâli kendisinin de dikkatini dağıtmıştı.

Chibi-Usa onun en iyi arkadaşı olmuştu her zaman. En zor zamanlarında yanında olmuş, kendi canını umursamaksızın onu korumuştu. Zaten geçmişte kendisi yüzünden başına çok şey gelmişti ve Chibi-Usa'ya bunların karşılığını asla ödeyemezdi. Bu yüzden de ne olursa olsun onu koruyacağına ve zor zamanında yanında olacağına dair kendine söz vermişti.

Para da hızla araya atlayıp onu onayladı "Haklısın Hotaru-Chan, ben de farkettim. Hatta bu sabah onunla konuşmaya çalıştım ama beni geçiştirdi. Anlaşılan öğrenmemizi istemedikleri bir şeyler var..."

-İyi de bizim öğrenmemizi istemeyecekleri ne olabilir ki böyle rahat bir dönemde?

Sere'nin bu sorusu herkesin kafasını karıştırmıştı. Gerçekten de uzun zamandır hayatları fazlasıyla sakin ilerliyordu ve onlar da buna alışmışlardı.

-Belki de...başlıyoruzdur? Savaşmaya, huzursuzluğa, gerçek hayatımıza ve kaçınılmaz kaderimize...

Jun'un dediğiyle duraksamıştı hepsi. O haklıydı. Onlar gezegen savaşçısı olarak doğmuşlardı ve istesemeseler de yapmak zorunda oldukları bir görevleri vardı. Bu kadar uzun bir sakinlik dönemi onlar için normal değildi ve düşman bu süre içerisinde hazırlık yapmış, uygun zamanda saldırmak için pusuda bekliyor olabilirdi.

Sandiviçinin kalan kısmını da yedikten sonra konuşan Beru ise onların aksine rahattı "Para-Chan, sen kendin bizim öğrenmemizi istemedikleri şeyler olabilir demedin mi?"

Para'nın onayladığı anlamında kafasını sallamasından sonra Beru ayağa kalktı ve poşetini çöpe attı "Demek ki şuanlık endişelenmemizi gerektirecek bir durum yok kızlar, boşuna stres yapmayın. Eğer ortada öyle bir durumun kesinliği söz konusu olsaydı ilk biz haberdar olurduk, sonuçta prensesin koruyucularıyız."

Hotaru da sandalyesini geriye doğru itip ayağa kalktı ve violin çantasını aldı "Sanırım haklısın Beru-Chan, şimdilik kafamıza takmamıza gerek yok gibi görünüyor. Chibi-Usa düşündüğümüz gibi bir durumla karşılaşırsa bize haber verecektir...yani umarım."

Sailor Moon Future Arc [Yeniden Yazılıyor]Where stories live. Discover now